December 10, 2009

Ice Creamers

Kahramanmaraş'ta böyle bir takım olsa; en tatlı(!) deplasman olabilirdi. Ama malesef yok. Ben müsadenizle futbolsuz bir hayat paketiyle Kahramanmaraş yolcusuyum. Teskeremi alıp gelene kadar futbolla ilgilenen herkese tadını çıkartmalarını öneriyorum. Elinizdekilerin değerini bilin; herşeyden keyif alın. Kendinize de iyi bakın. Hoşçakalın...

November 02, 2009

O değil de...

O değil be; bizim bir 2. Lig vardı ne oldu o? Hayır yani İzmir'deyken Ege Üniversite'nin maçlarını izlemek niyetindeydim. Fikstür açıklandı ilk hafta maç yok. Neyse ikinci haftayı izleriz dedim; o kadar zaman geçti hala maç yok. 1. Lig bile ertelenerek başlayınca şüphelenmiştim ama 2. Lig başlayacak mı cidden merak içerisindeyim.

Zaten bu hafta sonu Ankara da hüsran oldu. Bir fırsat yaratıp, Ankara'ya gittim. 100. Yıl'dan ODTÜ'ye geçerken İzmir'e dönüyoruz diye aradılar. Antrenman ziyareti planım da yattı. ODTÜ Şahinleri'ni ziyaret edip hasret giderecektim. O da yalan oldu.

Bir gün elimde dilediğim gibi harcayabileceğim toplu para olursa... Hani piyango, şans oyunları filan (gerçi önce bilet almak gerekiyor; ben onu da yapmıyorum); bir plan yapıp maç izleyeceğim. Ola ki haftalar öncesinden duyurulmuş yerde planladığım maçı izlersem belki bu spora sponsor bile olabilirim...

October 14, 2009

Geçen haftaki kuponum yattı

İyi gidiyordum aslında; lig başlamıştı mesela. Ayrıca banko dediğim tüm maçlar da tutmuştu. Gerçi bizim gençlerden gerideler haberi gelince tırsmadım değil ama sonuçta kazanmasını bildiler. 1. Lig'in bu haftaki son maçında ben Hacettepe dedim, Gazi kazandı. Canım sağolsun.

Belirtmekte fayda var; kimseyi küçük görmüyorum, geçen sene gördüğüm son kadroları göz önünde bulundurarak tahmin yapmıştım. Bilmediğim değişiklikler var demek ki. Hatta skorlara ve yorumlara bakınca: bazı takımlarda da ciddi değişiklikler olmuş.

İlk maçta Hacettepe oyun kurucusu sakatlanmış zannediyorum. Kendisine geçmiş olsun diyorum. Duymadığım, bilmediğim tüm sakatlıklar için de aynı dileklerim geçerli tabi ki. Umarım sakatlıklar ciddi değildir. Özellikle oyun kurucunun ilk maçta sakatlanması hiç hoş değil. ODTÜ'de Mert'in ilk maçta sezonu kapattığı yılı hatırlamak bile istemiyorum.

Kalan maçlarda tüm takımlara ve hakemlere sakatlıksız, centilmence maçlar diliyorum. Herkesin hatasının en aza inmesi dileğiyle...

October 06, 2009

İddialı bir kupon yapayım

TAFL Birinci Lig birinci hafta:

Lig başlar, başlamaz: Başlar
İTÜ SK - İstanbul AFK: İstanbul AFK
Yıldız AFK - Boğaziçi 1896 SK: Boğaziçi 1896 SK
Gazi Üni. SK - Hacettepe Üni. SK: Hacettepe Üni. SK
Ankara Üni. SK - ODTÜ SK: ODTÜ SK

TAFL İkinci Lig birinci hafta:

DAÜ SK - Sakarya Üni. SK: DAÜ SK
Koç Üni SK - İstanbul AFK 2: Koç Üni SK

Özetle; liglerin başlaması ihtimaline ve ikinci lig maçlarına 1, birinci lig maçlarına da 2 diyorum...

October 01, 2009

Neden olmuyor...

Biz zamanında ektik şimdi biçiyoruz.

Bu spora gönül veren herkes öncelikle kendi takımına ve takım arkadaşlarına bağlanır. Bu sporun doğası gereği çok normaldir. Varsa yoksa kendi takımımız; gerisi boş. En azından en amatör dönemimizde bu böyleydi.

Tamam bir centilmenliğimiz vardı ama bir yere kadardı. Maç önceleri ve sonraları rakip takımdan birlikte yenilir içilirdi, sohbetler edilirdi, bu spor için daha neler yapılır konuşulurdu. Hatta üzerimde Falcons montu ile Ankara'da yürürken karşıdan gelen Warriors montlu bir arkadaşla selamlaşıp, hal hatır sorup yollarımıza devam ettiğimizi de bilirim. Arkadaşını adını hala bilmem, bugün karşılaşsak tanımam.

TAFK olundu, TAFÜK olundu, AFK olundu, UAFL filan olundu. Hepsinde beraberdik diğer takımlarla ama her takımın tek derdi o gününü kurtarmak oldu.

"Gelecek de düşünüldü, abartıyorsun" diyebilirsiniz ama belki de önyargılarım var bu konuda. Kazandığımız bir maçtan sonra yapılmış kurul toplantısında yenilen takım antrenörünün "İkili averaj için kriter takımların kendi arasında yaptığı maç olmasın grup birincisi ile yaptıkların maçların averajı olsun" teklifinden sonra ben her takımın sadece günü kurtarmaya çalıştığı kanısındayım. Bilmediğim istisnalar olabilir; varsa emeklerine saygısızlık etmek istemem. Kendilerine saygı duyarım.

Bu sene yıllardır ilk kez sporun bu kadar dışındayım. Bir ara "hazır İzmir'deyim, belki Ege Dolphins'te işe yarayabilirim" diye düşündümse de sezon ortasında (gerçi bu gidişle sezon başı bile olabilir; sezon belirsiz) takımdan kopup askere gitme durumum olduğundan vazgeçtim. İnternet üzerinden takip edebildiğim kadar federasyon kararları okuyorum, köşe yazılarını kaçırmamaya çalışıyorum, forum tartışmalarını takip ediyorum. Yazının kalan kısımda bu kaynaklara ve eski gözlemlerime dayanarak yorum yapacağım.

İşler hiçbirimizin beklediği yönde gitmiyor. Üniversite ligi olacak mı belli değil. Bir ligin başlayacağı söylentileri var; başlayamıyor anladığım kadarıyla. İşin bürokrasi kısmına bulaşmadım hiç, çok anlamam o konudan ama gariba durum vahim. Hakemler ayrı konu zaten... say say bitmiyor.

Özümüzde ben bildim bileli herkes iyi niyetli. Bu cümlede edebi sanat yok; ciddiyim. Ligin ismi ne kadar pro (profesyonelimsi anlamında zannediyorum) olsa da herkes amatör ruha sahip ve iyi niyetli. Ama herkes sadece laf üretiyor. Birkaç isim fazlası için çabalıyor ama yalnız kalıyor.

Bu sporu bu güne kadar getiren insanlar hiçbir zaman hazıra konmadı. Gelinen her yeni nokta çok yoğun emeğin sonucu. Bundan sonrasında da emek olmazsa olmayacak.

Değişen ne oldu?

Çabaların şekli değişti. Eskiden "idare eder" olan şartlar artık olmuyor, işler ciddileşti. Malzemelenme ve kurumsallaşma ile birlikte sporun maliyeti de arttı ne yazık ki. Bunlara ek olarak her konu da artık yasal kurallar çerçevesinde yürümek durumunda.

Takımların buna adapte olması şart. "Biz adapte olduk" demesin hiçbir kulüp hala benim ilk başladığım yıllardaki gibi yürüyor işler. O zaman AFK toplantılarına birkaç kişi yollanırdı, şimdi federasyona delege yollanıyor. Bu adamlar da -haklı olarak- sadece kendi takımlarını düşünüyor. Asıl kaygı "ben bu kriterlere uyabilir miyim?" kaygısı olmuş gibi geliyor bana.

Arkadaşlar federasyon delegeleriniz AFK temsilcileriniz kadar yetkiye sahip değil. Sadece onların kullandığı oylarla mevcut sorunlara ciddi çözüm getirmek çok zor. Bir an önce birleşin ve harekete geçin. Gerçi bir dönem kulüpler birliği, oyuncular birliği gibi bir oluşum çabası vardı zannediyorum ama sonuç çıkmadı anladığım kadarıyla. Siz uğraşmazsanız hiçkimse siz sevdiğiniz işi yapın diye uğraşmaz.

Ya da hiçbirşey yapmadan bekleyin. Olur belki birşeyler...

August 24, 2009

2009-2010

Diplomamı birkaç gün önce verseler şimdi askerlik yapıyor olacaktım ama aralık ayına devrettim. Madem İzmir'in sıcağında evde oturuyorum; birkaç başlık altında birkaç satır yazayım.

2009-2010 Fikstürü:
Bir göz attım; çok sorgulamadım. ProLig ikiye bölünmüş gördüğm kadarıyla. Nerede nasıl birleşiyorlar bunu ileride anlarım. Tüm kulüplere sakatlıksız, keyifli, centilmence geçen müsabakalar diliyorum. ÜniLig yok zannediyorum bu sene. En azından bu yönde söylentiler var. Umuyorum bu söylentiler asılsızdır. Faydalı bir yapı idi Üniversite Ligi. Bu arada hemen takımımla ilgili yorumumu yapayım. Tek ligde mücadele eden ODTÜ geçen seneden çok daha etkili olacaktır. Geçen yıl her ne kadar erken havlu atılmışsa da ODTÜ'nün neredeyse tamamı öğrenci kadrosuyla ProLig performansı hiç fena değildi. O kadro bu sene mezunların eksikliğini yaşatmazsa ilk 4 için aday olur. Erken yorum yapıyorum; abartıp "Şampiyon olacaklar!" diye yorum yapamıyorum şu an. Sezon içinde derim onu da :)

Maç yorumlarım:
Geçen sene elimden geldiğince tüm ODTÜ maçlarına yorum yapmaya çalıştım. Bu sene çok fazla ODTÜ maçı seyretme şansım olmayacak. Dediğim gibi aralık sonrası büyük ihtimalle askerim. Öncesinde ise İzmir'de olacağım. Yine de fırsat bulursam Ege Üniversitesi'nin maçlarını izlemeye çalışacağım. Belki o maçları yorumlarım. Umarım mümkün olduğu kadar İzmir merkeze yakın yerlerde olur maçlar bu sene...

Milli Takım:
Şahsen bu sporda Milli Takım kavramına karşıyım. Sporun doğasına aykırı buluyorum. Oyuncular kimdir, nereden nasıl seçilmişlerdir bunu da bilmeden hariçten gazel okumam hoş olmaz. Ama umuyorum böyle bir yapı oluşuyorsa kendi mevkilerinde birlikte oynamış oyuncular bir aradadır. Toplama bir OL (hücum çizgisi) veya DB (arka savunma oyuncuları -bunu terimi de şimdi uydurdum iyi mi-) kadrosu başarılı olamaz diye düşünüyorum. Belki de yanılıyorumdur. Kerem Ateş beni haksız duruma düşürebilir. Başarılı bir takım olacaksa ben de eleştirilere hedef tahtası olmaya da adayım.

İzmir:
Sıcaktır, soğuktur; gavurdur, değildir ayrı bir konu. Vapurla Konak-Karşıyaka arasında farkettim ki özlemişim denizi olan şehirde yaşamayı.

Herkese iyi günler diliyorum...

June 30, 2009

Sezon Finali

Sene içinde çeşitli yazılar yazıldı, tartışmalar oldu bu sayfada. Bu kez kasıtlı olarak uzun bir ara veriyorum yazmaya. Öncesinde bir sezon finali yapmakta fayda gördüm.

Kendimi eleştirerek başlayayım: Başlarda sadece içimi dökmek için yazdığım bu siteyi bir dönem belki de haddinden fazla ciddiye aldım. Ülkemizde blog sayfasında amerikan futbolu yazan çok fazla insan olmadığından belki; amacımı aşdım. Ben başlarda sadece içimden geldikçe yazardım; son yazıların bir kısmı talep üzerine yazıldı. Bir süre sonra kendimi bilirkişi zannetmeye başladım. Tamam; boş değilim ama bu sporla ilgilenen birçok insan benden daha bilgili. Sonuçta iyi veya kötü bir sezonu tamamladık burada.

NFLTR konusu var kısaca bahsetmek isttediğim. Sağolsunlar, ben ortalığı karıştırana kadar birlikte iyi çalıştık. Ben onlara kısmen içerik sağladım; onlar benim düşüncelerimin okunmasını sağladı. Bizim aramızda bir sorun yokken ben pire için yorgan yaktım. Kendilerine ayıp ettim. Kusuruma bakmasınlar; ben Karadenizliyim sinirlenince harekete geçmeden önce düşünmüyorum pek. Genlerimde var...

Bu sayfayı okuyup eleştirenlere de çok teşekkür ediyorum. Düşünce zenginliği oldu. Yazanın kimliğinin belli olduğu yorumlar siteye renk kattı. Belirsiz olanları sildim. Delphi faciasını kendi sayfamda istemedim. Genelde (istisnalarımın olduğunu da biliyorum) yapıcı olmaya çalıştım burada, umarım okuyucuları, ve yorum yaptığım sporcuları kırmamışımdır.

Federasyonu da eleştirdim zaman zaman. Şu an bile "saldırgan site" olarak tanımlanan bir siteden takip etmeye çalıştım sezon boyu gelişmeleri. Yer ve saatini birkaç gün kala öğrenebildiğimiz final maçları gibi durumlar canımızı sıktı. Halen önümüzdeki sene ne olacağı konusunda bir fikrim yok dışarıdan birisi olarak.

Liglere gelince; kör topal tamamlandılar. Yapılamayan birçok maç oldu. Hakem hataları yine çok tartışıldı. Yeni katılan takımlar; eski takımlardan çekilenler derken garip bir yıl oldu. Gönül isterdi ki en azından final maçının haberini her yerde görebilelim. Ne yazık ki o haberleri de çok az yerde gördük ve birinde en az maç kadar sonrasında çıkan kavgadan bahsediliyordu. Keşke bu kavgayla haber olmasaydık. Oysa ben sezon içinde Türkcell Süper Lig oyuncularını eleştirmiş; kendimizle kıyaslamıştım...

Son olarak ODTÜ diyelim. Gayet başarılı bir ÜniLig performansı izledik. Yenilgisiz çıkılan final maçında favori yoktu, maç ortadaydı. Hatta son anda bile sonuç değişebilirdi ama olmadı. Gençlerin gösterdikleri gelişim; çaba, mücadele için hepsini ayrı ayrı kutlamak lazım. Son yıllarda izlediğim en iyi ODTÜ'yü izlettiler bana. ProLig konusuna gelince orası bir hayli tartışmalı. ÜniLig kadrosuna eklenen 3-4 oyuncuyla başlayan sezonda bu oyunculardan askere gitmeyen sadece bir tanesi kalınca sezon sonunda aynı kadro ile iki ligde mücadeleye dönüştü. Sezona şanssız başlangıç (çoğu küçük farklarla 3 mağlubiyet) sezon sonunda erken havlu atma nedeni oldu. Malesef sakatlıklar, askere gidenler filan derken son maça çıkacak kadro kalmadı İzzet'in elinde. Yine de gençler bu ligde tecrübe kazandı ve ODTÜ sezona renk kattı. Seneye daha güçlü bir ODTÜ izleyeceğimizi umudediyorum.

Daha fazla uzatmadan sezonu bitiriyorum. Öncelikle askerlik görevimi tamamlamak gibi bir niyetim olduğundan bu sayfada uzun bir süre güncelleme olmayacaktır. Ama bakarsınız belki arada sürpriz yaparım. Önümüzdeki sezonu yaşayacak olan herkese önerim: TADINI ÇIKARTIN!

May 05, 2009

Haddimi bilirim

Bu sayfayı açarken amacım bu spordan kopmamayı bir şekilde başarmaktı. Öyle çok iyi bir oyuncu değildim; istisnai birkaç maç dışında çok beğenilmedim. Yıllarca hiç ceza yemeden temiz bir oyun oynadım ve çıktım kenara. Saha dışında takımıma faydalı işler yaptımsa da saha içine geri döndüğümde işler değişti. Kendimi başarısız bir savunma antrenörü (hani şu yardımcı antrenör olanından) olarak tanımlayabilirim. Elimden gelen buydu; ve bu kez daimi olarak tribüne çıktım.

O dönem ne ev arkadaşım ne ailem bu spora ilgi duymadığından içimi sadece buraya döktüm. Genelde yapıcı olmaya çalıştım (zaman zaman olamadım) iki yıldır. Bu sayfanın varlığından da çok az kişi haberdardı. Mesela ODTÜ oyuncularının çoğu bile bilmiyordu buraya yazdığımı. Sonra birgün bir hata yaptım. Eski takım arkadaşlarımın gazına gelip NFLTR yöneticilerine ulaştım. Dedim ben buraya yazıyorum; dilerseniz yayınlayın. Keşke yapmasaydım; okuyan ne kadar azsa o kadar iyiydi.

Bugünse bir hata değil yanlış yaptım. Sert bir çıkış yaptım ve bu arada NFLTR için emek harcayanlara ayıp ettim. Bir kısım kullanıcı için yazdıklarımın halen arkasındayım ama keşke daha uzlaşmacı bir çözüme gitseydim. Yiğithan'a doğrudan ulaşabilirdim; eminim beni anlardı. Site yöneticilerine ulaşabilirdim; iyi niyetli olduklarını biliyorum yardımcı olurlardı. Ama ben yanlış bir seçim yaptım.

Bugün birkaç farklı kişiden birkaç farklı tepki aldım. Onaylayanlar da oldu, yerden yere vuranlar da. Yenilgiyi kaldıramadığımı söyleyen oldu (yıllarca malubiyet aldım ama bacağım çatlakken bile maç sonu seramonisinden geri kalmadım), laf olsun diye yazılar yazarak ortalığ karıştırmaya çalıştığımı iddia eden de. Herkesin fikrine saygı duyuyorum.

Bu kadar kişinin benim yazdıklarımı okuduğunu bilmiyordum. Biliyorum ki yazılarım bu spor için internette atılmış en güzel adım olan NFLTR sitesinde yayınlanmasa bu kadar insan tarafından okuyor olmazdı. Kendilerine teşekkür ediyorum.

Bu sayfada bu sezonun kalanında sadece iki güncelleme daha yaparak ODTÜ'nün kalan iki prestij maçının skorlarını yazacağım. Onun dışında ek tek bir satır olmayacak. Anlayacağınız sezonu kapattım. Ağustosta askere gitmeyi planladığımı da düşünürsek önümüzdeki sezonun da başını kaçırıyor olacağım. Sonlarına doğru belki tekrar yazarım. Yazarsam bunları emeklerine duyduğum saygıdan NFLTR ile paylaşabilirim de.

Birilerini kırdıysam affola. Hoşçakalın...

Çıktığın kapıyı kapatma şekli üzerine...

Dün bir anlık sinirle birşeyler yazacaktım; vazgeçtim. Sakinleştim, düşündüm; geçmişte neyi niye yaptığımı tarttım, bugünle birleştirdim. Ve bir karara vardım. Bundan sonra yazılarımın NFLTR platformunda yayınlanmasını istemiyorum. Bardak taştı sonunda.

Bir dönem forum üyeliğim de bulunan sitede seviyeli tartışırmalar yürüttük. Sonra kimliği belirsiz kişiler türedi forumda, tartışmaların rengi değişti. Kimliğini bilmediğimiz adamar ortalığı karıştırmaya başlayınca ben kaçtım. Oysa (hala) savunduğum Türkçe terim mevzusunda bile Burak ile flag futbol tartışmak bile keyifliydi o zaman. Konu dallanıp budaklanmıştı ama bir seviye vardı, kişilere saygı vardı.

NFLTR forumları başta olmak üzere Türkiye'de korumalı futbol üzerine yazılıp çizilen hemen her şeyi okurum. Final maçının sonucu sürprizdi diyen başka kimse çıkmadı. Dolayısıyla bu şekildeki ithamları kendi şahsıma yapıldı kabul ediyorum.

Ben pire için yorgan yakarım; sorun değil. Yazdığım bir cümleye bir hafta yorum yapıp, tartışıp, haksız olduğumu söyleyenler sonunda benim demek istediğimi söyleyip konuyu kapattığında bu benim için sorun olmaz. Bir şekilde bu spor için kafa yorulmuş, kurallar incelenmiş, fikir zenginliği yaratılmış ve ortak bir paydada buluşulmuştur. Ama bir dönem ODTÜ formasını giymiş, bizim abi-kardeş ilişkilerimizi görmüş, saha dışında uğraştığımız işleri bilen bir kişinin cevap vermeyeceğim bir yerde doğrudan bana laf atması bardağı taşırır.

Yiğithan; beni gündüz vakti Devrim'de alkollü göremezsin. Gayet ayık izledim maçları. İnanmazsın (gerçi inanman da umrumda değil ama) Bilkent maçında da alkolsüzdüm. Yorumlarımda alkolün etkisiyle biz de hata yaptık özeleştirisini maçtan birkaç saat sonra yapabilmek ayık bir kafa gerektirir. Gazi'de bir saygınlığın olabilir, seni kaptan (bu arada bir dönem ben de yaptım; kaptanlık her pozisyon hakemle tartışmak değildir, bunu da öğrenirsin zamanla) bile yapmış olabilirler. Ama beni hedef alan yazılarında bilmmediğin şeyleri yazma; kaba tabiriyle bok atma. Bu hafta bir Fenerbahçe taraftarı olarak Fenerbahçe'nin güzel oynayarak kazanması da bana sürpriz olmadı (tüm ülkeye olması umrumda değil, bana olmadı). Cümlemin başını da gözünle okursan orada da "bana" sözcüğü var. Ben bu gençlere inanıyorum, güveniyorum, gurur duyuyorum, arkalarındayım. Kazandığınız maç için tebrik ettim, sahada gördüğüm güzellikleri yazdım (çirkinlikler de vardı ama yazmadım) ve kendi takımımı yorumladım. Emeğe saygın yoksa bile (sen oynamaya başladığında ben aktif sporculuğu bırakmıştım) karşındaki insana saygın olsun. Bu da benden bir ağabey nasihatı sana.

İster pire için yorgan yakma dersiniz, ister çocukla çocuk olma! Şampiyon takımın kaptanı (ünvana bak bea!) daha oynadığı maçta ilk TDu kimin yaptığını farkedememişken benim tribünde fazla içip maç sonrası saçmaladığımı söylüyorlarsa (rakibin kim olduğunu maç öncesi yazmıştım) ben bu ortamda yokum arkadaşlar. Başbakan taklidi yaparak konuyu kapatıyorum: NFLTR benim için bitmiştir...

May 03, 2009

Sürpriz oldu

Gazi Üniversitesi ile ODTÜ arasında oynanan Üniversiteler Ligi finali az önce tamamlandı ve Gazi Üniversitesi maçı 32-25 kazanarak şampiyon oldu. Diyebilirsiniz ki geçen yılın da şampiyonu olan takım kazanmış; sana ne oluyor ama bana bu sonuç sürpriz oldu. Son ana kadar mücadeleyi bırakmayan; kenetlenmiş; geçen seneden sonra adeta küllerinden doğmuş olan ODTÜ Şahinleri'nin galibiyetine kesin gözüyle bakıyordum. Ama olmadı.

Şimdi burada "gönüllerin şampiyonu", "yenildik ama ezilmedik" gibi avuntular yapılabilir. Skoru etkileyen (ki vardı) hakem hatalarına veya eksik oyunculara dayanarak bahane üretilebilir. 3 yard ile kaybettik diye ağlanabilir. Ben bunlardan yana değilim. Daha az hata yapan Gazi Üniversitesi finali kazandı. Kendilerini tebrik ediyorum.

ODTÜ için söylenecek çok şey var aslında. Bir kere ben gördüğüm en iyi sıçramayı yaptılar (geçen sene özellikle Üniversite Ligi'ndeki sonuçlarımız malum). Ayrıca maçı son ana kadar bırakmayarak ne kadar mücadeleci olduklarını gösterdiler. Bireysel olarak bir sporcunun bir senede ne kadar kendini ve takım oyununu geliştirebileceğini gösterdiler. Benim hiç görmediğim bir kalabalığı (ah ah toprak sahada boş tribünlerde yaptığımız maçlar) tribünlere toplayıp ciddi bir destek aldılar. Pas attılar, koştular (yeri geldi tek oyunda 90 yard koştular), FG blokladılar,...vs. daha da sayılabilir; korumalı futbolun içindeki herşeyi yaptılar.

Bugün ODTÜ Şahinleri kaybetti belki ama sahadan başı dik çıktı. Tribündeki abilerini utandırmadıkları için (ablaları da vardı yenge kontenjanından) bugün oynayan oynamayan tüm oyuncuları(Kulüpler Ligi kadrosunda olup Üniversite Ligi'nde oynayamayan oyuncular da dahil), Koç İzzet Özsan'ı ve emeği geçen herkesi ayakta alkışlıyorum. Bence bu yazıyı pokuyan herkes de bana katılmalı...

April 27, 2009

Final Öncesi ODTÜ Şahinleri

Maça 6 gün kala yer ve saati halen belli olmayan (evet; taktım ben bu konuya) final maçı öncesi ODTÜ’nün Üniversiteler Ligi sonuçlarımı aldım önüme, inceledim. Tamamını izlediğim maçların skorlarını tekrar inceledim. ODTÜ Hücum Takımı en az sayı yaptığı maçlarda 2 TD yapmış (geçen sene ikisine de yenildiğimiz Gazi Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi karşısında). ODTÜ Defansı ise eski günlerine dönüş yapmış; tek maçta ikinci TDa izin vermiş (Doğu Akdeniz Üniversitesi karşısında). ODTÜ’nün 6 maçlık bir galibiyet serisi ve istikrarı var.

Bu kadro aynı zamanda Kulüpler Ligi’nde de mücadele ediyor. Aslında sezon başında birkaç eski oyuncusu kadrosunda bulunan Şahinler kimini nükseden sakatlığa, kimini mesai saatlerine kurban verdi. Kalan son 3 eski oyuncudan ikisi de askere gidince bir tek eski oyuncusu kaldı takımın. Bu durumda ODTÜ’nün performansını değerlendirirken Kulüpler Ligi performansını da incelemek gerekir. Zayıf kaldığı iddia edilen ODTÜ Hücum Takımı QB pozisyonunda ilk senelerini geçiren oyuncuların liderliğinde en kötü günlerinde, en kötü maçlarında bile sayı yapmayı başardılar. Karşılarında ne kadar tecrübeli; uyumlu bir savunma takımı olsa da sıfır sayıda kalmadılar. Savunma takımına bakıyorum; oynanan 14 maçta ortalama 2 civarında TDa izin verilmiş. Nadiren üçün üzerine çıkılmış.

Bu hafta sonu gençleri Üniversiteler Ligi Finali’nde izleyeceğiz. Üniversiteler Ligi ve Kulüpler Ligi’nde yapılan müsabakalara bakınca Gazi Üniversitesi ile yapılan maçlar genel olarak ortada geçti. Aslında final de ortada. Gazi Üniversitesi’nden bir arkadaş mantıklı bir yaklaşımla kendi şanslarının final tecrübeleri nedeniyle %51 olduğunu söylemiş. Sanıyorum son yıllarda bu sporda gördüğüm en mantıklı yorumlardan bir oldu bu. Ama ben duygularımı bir kenara bıraktığımda olasılığı %50-%50 görüyorum. Son yıllarda final tecrübesi olmayabilir ama bu ligde şu ana kadar yenilmemiş olmak ve Kulüpler Ligi’nde matematiksel olarak şansı kalmamış olmak ODTÜ’nün psikolojik artıları olacaktır. Şahinler şu saatten sonra hesap kitap yapmadan her maçta sadece sahaya çıkacak, elinden geleni yapacaktır.

Bu kadar yazmışken işin içine duygularımı da katayım; ODTÜ Üniversiteler Ligi Finali’ni kesin kazanacaktır. Gençlerin kaynaşmasını, emeğini, dostluğunu yakından izliyorum ve bu bana ayrıca bir güven veriyor. Yarı final öncesi kırmızı-beyaz final bekliyorum derken de aslında istiyorum demeliydim. Şampiyon olacağına inandığım ODTÜ Şahinleri’nin grup maçlarında yendiği Gazi Üniversitesi’nden sonra geçen yılın diğer finalisti Hacettepe Üniversitesi ile finalde karşılaşmasını istiyordum. Olmadı…

Bu hafta şampiyon belli olacak ve inanıyorum ki ODTÜ kazanacak. Belki eksik oyuncular yine hissedilecek; ama yerleri doldurulacaktır. Sakatlık nedeniyle oynayamayan oyuncular gerçekten değerli sporcular. Ama ODTÜ Şahinleri gerçek bir takım ve bunu özellikle çeyrek finalde ve yarı finalde gördük.

Bu maçtan sonra ODTÜ’nün iki tane Kulüpler Ligi maçı kalıyor. Umuyorum finale çıkan kadro eksilmeden bu maçlara da çıkabilir. Yoksa son hafta Cavaliers maçına çıkamayan oyunculara Bahadır’ın (Ilgaç) rüşvet verdiği iddia edilebilir (hemen altyazı gerekiyor: eski takım arkadaşım Bahadır’la aramızdaki samimiyete dayanarak yapılmış bir espridir. Samimiyetimizi bilmiyorsanız diğer takıma çamur atıyor demeyin rica ediyorum!). Özellikle geçirdiğimiz son haftalarda iki ligde birden aynı kadro ile mücadele etmek ODTÜ için ziyadesiyle kırıcı oldu. Umarım güzel bir final izleriz. Sahaya çıkacak herkese sakatlıksız keyifli bir mücadele diliyorum…

April 25, 2009

Muhalefet yapasım var

Bu hafta sonu Ankara'da tek bir maç yapılacak (Altınel SK - Koç Üni. SK) ve ben o maçta olmayacağım. Programda görünen ODTÜ SK - Ankara Pars SK maçı bildiğim kadarıyla Ankara Pars SK'nden kaynaklı nedenlerle oynanmayacak. Bu da ODTÜ'lü gençlerin (kadroda kalan tek pro oyuncumuzun da ruhu gençtir çok çaktırmasa da) bu sene oynayamadığı ilk maç olacak. Böyle bir haftada aslında işim de başımdan aşkınken birkaç satır yazasım, herkese muhalefet olasım var. Yazımda bolca da mecaz ve tezat olacaktır; edebi sanatlardan anlamıyor; iyi niyetle okumuyorsanız eleştirmemenizi rica ediyorum. Kısım kısım doğrular da yazılı olabilir. Bu durumda en iyisi siz isterseniz eleştirin; benim blok sayfamda da laf kalabalığı olsun!

Önce amerikan futbolu üzerine halka açık alanlarda fikir tartışmaya çalışan; tabir-i caizse ihtiyar heyeti diyebileceğimiz eski oyuncularla başlayayım (bu cümlemde özellikle korumalı futbol yazmıyor). Delphi forumu günlerinizi çok çabuk unutmuş olacaksınız ki (gerçi bu hafta hatırlandı bu konu) hala fikir beyan ediyorsunuz. Yahu ilerlemek, gelişmek bu sporla ilgilenen insanların nesine gerek. Niye bilgi birikiminiz ve tecrübenüzle milletin aklını bulandırıyorsunuz. Bırakın herkes eski defterleri fesatça karıştırsın; yıllar önce yaşanmışlıklarla birbirine laf soksun. Açılan her konudan sorun çıkarmak için aç kurtlar gibi bekliyor insanlar. Malzemesiz dönemde bizler Uçaksavar'da Uğur(Boğaziçi) - Timur(ODTÜ) çarpışmaları izlerken; Bilkent'in sahasında oynanan ilk malzemeli maçta Boğaziçili ve Bilkentli arkadaşları kıskanırken (evet bu bir itiraftır; o gün sahadaki oyuncuları cidden kıskandım) bu sporun varlığından bile haberdar olmayan bir kesim sizi sadece eleştirecek; yerden yere vuracaktır. Belki çoğunluk yapmıyor ama tartışma çıkartmak; hakaret etmek isteyen insan sayısı da az değil. Türkiye'de hangi tartışma platformunda tartışma üslubu siyasi parti liderlerinden daha iyi bir hal almış ki bu işi camiamız becersin?

Federasyondan devam edeyim; internet sitesinde niçin şeffaflık yok? Arkadaşlarımı 8 gün sonraki final maçına çağırmayı planlıyorum; nereye çağıracağım belli değil. Olmazsa bize gelin; beraberce gideriz derim. Alınan ve alınmayan kararlar belli değil. Bazı eylemler için nedenler bile açık açık belirtilmişken (misal YÖK başkanına tamamen maddi nedenlerden kaynaklı plaket verilmiş; haberde destelerinden dolayı yazıyor) neden sporla ilgili konularda aradığımı bulamıyorum? Gerçi haberde bahsi geçen deste para destesi olmayabilir ama ben bu kriz ortamında her desteyi paraya yoruyorum.



Hakemler, oyuncular, takım yöneticileri konusuna girmeyeceğim. Eski yazılarıma göz atın; yapıcı eleştiri yapmaya çalışırken bile herkesin karşısındaymışım gibi algılandı. İdare ediverin onlarla şimdilik.

Yazıyı kendimle bitireyim; kim oluyorum da herkesi eleştiriyorum. Sporla ilgili kuralları ciddi ciddi incelemiş olmam bana hakemlerin hata yaptığını düşünme hakkı vermez ki; niye sorguluyorum. Kısa süren yardımcı antrenörlük dönemim öncesi ve sırasında bulabildiğim her kaynağı incelediysem ne olmuş yani? Rakip takım bir dizilime kuraldışı dediyse o dizilim kural dışıdır. Sırf maçı yöneten hakemlerin, tribündeki seyircilerin ve taktiği uygulayanların dizilimi sorunsuz görmesi bana bunu savunma hakkını da vermez. 2000 yılından bu yana özellikle ODTÜ için her kademede elimden geleni yaptıysam ne olmuş. Artık susup oturma zamanı benim için. Nasıl olsa mükemmel bir sistem var ve her şey yolunda!

Neyse; ben methanol reaktörü modellemeye devam edeyim...

April 19, 2009

Gereken Yapılmıştır

Başlık herşeyi özetliyor; bugün ODTÜ Şahinleri adına gereken yapılmıştır.

Yarı final müsabasında deplasmanda Bilkent Üniversitesi karşısında 20-8'lik skorla kazanılmış; gereken yapılmıştır.

Eksiklere rağmen gereken yapılmıştır.

ODTÜ'de kondisyon yok; son çeyrekte biterler diyenlere inat son çeyrekte de aslanlar gibi mücadele verilmiş, sayı yememenin yanında bir de TD yapılmış; gereken yapılmıştır.

Devre arasında "YÖK artık" dedirten gereksiz gösteriye rağmen ciddiyet bozulmamış; gereken yapılmıştır.

Maç başından itibaren vadedilen KURABİYElerin ODTÜ seyircisine ulaşmamasına rağmen; gereken yapılmıştır.

Çileden çıkartan hakem yönetimine, verilmeyen TDa rağmen; gereken yapılmıştır.

Maç sonunda ligdeki yenilgisiz tek takım olarak finale çıkılmış; gereken yapılmıştır.

Güneş altında maç izlerken alkolün de etkisiyle rakip taraftara benzenmiş; gerekmeyen de yapılmıştır ama BUGÜN BİLKENT'TE GEREKEN YAPILMIŞTIR!

April 13, 2009

Futbol şiddettir...

Dün sonucunda üzüldüğüm iki maç seyrettim. Gündüz ODTÜ SK - Boğaziçi 1869 SK maçı izledim; ODTÜ kaybetti. Akşam verdiler bana gazı, GS-FB maçı seyrettim; 90 dakika vakit kaybettim. Son dakikaları heyecanlı geçen boks maçında kimse kazanamadı. Biraz düşündüm de aslında korumalı futbol kazandı. Milyonların merakla beklediği Dünya derbisi; ülkemizin tek sporunun (bu kelime okuyucalar arasında polemik yaratmazsa iyi; ne demek istediğimi aslında herkes anlamıştır) merakla beklenen müsabakası kan revan içinde bitti. Diğer yandan sert spor olarak bilinen; hala birbirimizi öldürmeye çalıştığımız iddia edilen gerçek sporda sahada centilmence ve keyifli (kaybeden tarafta olmama rağmen genel olarak oyundan keyif aldım) bir mücadele izledik. Maç sonunda tribünlerde iki takımı da alkışladık. İki takım oyuncuları sahadan yanyana dostça çıktı. Türkiye'de spora destek verdiğini zanneden sürü futbol desteklemeye devam etsin; biz azınlık olarak gerçek sporları izlemeye ve desteklemeye devam ederiz.

ODTÜ - Boğaziçi maçı genel olarak etkili savunmaların mücadelesi şeklinde geçti. Red Zone'a kadar girip (hatta 1 ve gol ile başlayıp) geri dönen karşılıklı hücumlar izledik. ODTÜ Hücumu'nun geçen haftaya oranla (ki 1 bile sıfırdan büyüktür) bir hayli fazla sayıda punt yaptığını gördük (Boğaziçi Hücum takımını ilk kez izlediğim onları kıyaslayamıyorum ama onlarda az yapmadı diyebilirim).

Açıkça söylemek gerekirse Boğaziçi hem hücumda hem savunmada bir adım öndeydi ve daha iyi oynayan taraftı. Sonuçta da bu oyununun meyvesini aldı. Maçın hemen başında 8-0 öne geçen İstanbul ekibi ikinci çeyrekte skoru 14-0'a getirdi. Bu çeyrekte ODTÜ skoru 14-6'ya getirdiyse de daha fazla sayı üretemedi ve maç bu sonuçla tamamlandı. Üçüncü çeyrekte rakip 6. yardından 1 ve gol oynayan ODTÜ beraberliği yakalayacak derken fauller ve kişisel hatalar ile geriledi. Üzerinde bir de alan golü denemesinden faydalanamayıp skor üretemeden topu rakibe teslim etti. Topu devralan Boğaziçi Hücum takımı ise istikrarlı bir ilerlemeyle buradan bir 6 sayı çıkardı ve maç skoru üçüncü çeyrekte 20-6 oldu. Son çeyrekte sayı üretilemeyince maç bu skorla tamamlandı.

Boğaziçi Takımı savunmada bir hayli etkili oyun çıkardı. Hatta ilk yarı sonunda ODTÜ Hücum Takımı'na kaybettikleri mesafeden fazlasını kazanmış bile olabilirler. Boğaziçi Hücum Takımı ise bu işin nasıl yapılması gerektiğini gösterdi. Öncelikle oyun kurucularını takdir etmemek mümkün değil. Kaç darbe aldı, kaç kere topu elinden çıkarmadan düşürüldü sayamadım ama buna rağmen maç sonunda halen çok başarlı paslar atıyordu. Boğaziçi Hücum Takımı hem pas hem koşu oyunlarında galibiyeti hakedecek başarıyı gösterdi.

ODTÜ için söylenecek çok fazla birşey yok. Daha önce de dediğim gibi Üniversite Takımı Kulüpler Ligi'nde tecrübe kazanır halde ve malesef bedelini sakatlıklarla ödemeye başladı. Tek bir pro (bu kelime de ilginç oldu burada; kastım Üniversite Ligi'nde oynamayan kulüp sporcusudur) oyuncu ile mücadele eden takımda Üniversite Ligi çeyrek final maçı öncesi sakatlıklar can sıkıcı düzeye ulaştı. Umuyorum bu maçtaki sakatlıklar çok ciddi değildir ve haftaya keyifli bir mücadele izleyebiliriz. Tüm bulara rağmen son saniyeye kadar mücadele eden oyuncuları kutluyorum. Belki kazanılamadı maç ama sahadaki emek galibiyete yetebilirdi.

Bu hafta iki güzel mücadele var Ankara'da. İki maçın da sonucunu kestirmek şu şartlar altında oldukça zor. Kişisel tahminim olarak iki maçı da kırmızı-beyaz takımlar alır ve ODTÜ-Hacettepe Üniversitesi finali izleriz diye tahmin ediyorum. Herkese güzel günler; sakatlıksız keyifli maçlar diliyorum...

April 06, 2009

Şahinler Havalandı

Üniversiteler Ligi Çeyrek final maçları dün sonuçlandı. Ben de ODTÜ ile Anadolu Üniversitesi arasındaki maçı izledim. Korumalı futbol adına herşeyi içeren bir maç olduğunu söylemem gerekir. Bu yazımda sadece maç yorumu olmayacak. Yazımı başlıklar altında toplamak gerekirse öncelikle iletişimsizlik üzerine birkaç yorumum olacak. Federasyon-MHK-Kulüpler ve oyuncular arasında son zamanlarda yaşananlara kendi yorumlarımı ekleyeceğim. İkinci kısımda maçın ilerleyişini skor anlamında özetleyeceğim. Üçüncü kısımda maçtaki ilginç olaylar; pozisyonlarla ilgili yorumlarım olacak. Bu kısımda hakem kararlarını eleştireceğim; şaşırmayın; kızmayın. Dikkatli okursanız hak vereceksiniz. Dördüncü bir kısım olarak tribünden takımların göründüğünü değerlendireceğim. Bu da taraflı bir yorum olacak. Son olarak da olası (bu tarihte bu kelimeyi kullanmak ayıp ama elimde değil) yarı final eşleşmelerini değerlendireceğim.

"Sosyetik sporumuzu" (merak edenler http://www.tbsf.org.tr/ adresine girerek 4-5 gündür yayınlanan; sporun gelişmesine müthiş katkısı olan haberi okuyabilirler) izlemek adına ODTÜ'deydim pazar günü. Federasyon sitesinde maç 12.00'de duyurulmuştu. ODTÜ oyuncularının bana söylediği ise maçın 13.00'te başlayacak olmasıydı. Ben kişisel işlerim nedeniyle erken gittim ve gördüm ki hakemler saat 11.30'da hazırlanmış; takımlar meydanda yok. Anadolu Üniversitesi henüz ODTÜ Yerleşkesi'ne bile ulaşmamış. Ben hakemlere maç saatini sordum; onlar da bana maça tam saatinde (12.00'yi kastediyorlar) başlar mıyız diye sordu. Ben de bilemem tribünde olacağım cevabını verdim. Yine de konu aydınlansın diye takım yöneticilerine haber verip hakemlerle görüşmelerini istedim. En azından maç saatinin 13.00 olduğu kesinleşti.

Anlattığım olay üzerinde durulmaması gereken basit bir ayrıntı aslında. Ama son zamanlarda herşey üst üste gelmeye başladı. Eskiler (zamanında ön saflarda yer almış; TAFÜK ve benzeri oluşumlarda aktif görev almış; sonra da ununu elemiş, eleğini asmış oyuncu ve yöneticiler) son zamanlarda haklı olarak federasyon çalışmalarını sorgulamaya başladı. Eski yönetimle yeni yönetim arasındaki 7 farkı bulmaya; vaatlerin yerine getirilip getirilmediğini bulmaya; takımların nerede yanlış yaptığını anlamaya çalışıyorlar. Bu kapsamda oyuncular birliği ve kulüpler birliği tartışmaları gündemde. Seneye ne olacağı hala meçhul. Hatta Üniversiteler Ligi eşleşmeleri şu anda söylentiden ibaret; maç yerleri tamamen muamma. Bu ortamda maça giden hakemler ve maça çıkacak takımlar maç saatinde hemfikir değilse ciddi iletişim sorunları vardır. Bence camianın öncelikli olarak çözmesi gereken sorun budur. Herkes birbirinin derdini anlamalı çözüm üretmelidir. Yoksa yılladır yaptığımız yapar; forumlarda sen haklısın sen de haklısın der dururuz. Bir arpa boyu yol alamayız.

Neyse bu konuyu çok uzatmadan maç konusuna döneyim ben. Yoksa bu yazı bitmez. Maça Anadolü Üniversitesi Hücum takımıyla gayet iyi başladı. Sahaya ilk çıktıklarında istikrarlı ve kararlı şekilde ilerleyerek sayıya bir hayli yaklaştılar. TD bulamasalar da bir alan golü ile 3-0 öne geçtiler. Sonrasında sahaya çıkan ODTÜ hücum takımı TD ile skoru 6-3 lehine çevirdi. Sahaya toparlanmış olarak dönen ODTÜ defans takımı ise bir safety ile skoru 8-3'e getirdi. ODTÜ TDu ile 14-3 olan skor tribünde ODTÜ seyrcilerini bir miktar rahatlattı. ODTÜ Defans Takımı Anadolu Hücum Takımı'nı kendi 10. yardına kadar geri sürüklemiş ve "3 ve çok" (2. hak da olabilir emin değilim) oynatırken çok şık bir pas oyunu ile 90 yarda ilerleyen Anadolu Üniversitesi maçtaki tek TDunu yaptı skor 14-9'a geldi. Sonrasında maç genelinde ODTÜ Savunması Anadolu Hücumu'nu durdurdu; ODTÜ Hücumu da son zamanların en başarılı oyununu çıkarıp maç boyunca skor üretmeye devam etti. Skor sırasıyla (bir yerden sonra not aldım kağıda karıştırmamak adına) 20-9, 26-9, 28-9 (ekstra), 34-9 ve 36-9 oldu. İlk yarı bu skorla tamamlandı. İkinci yarıda da maç aynı şekilde devam etti ve skor sırasıyla; 42-9, 43-9, 49-9, 55-9, 61-9, 67-9, 73-9 ve 75-9 (ekstra) oldu. Bu skorla maç tamamlandı.

Maç içerisinde çok karşılaşmadığımız birkaç pozisyon da yaşandı. Bunlardan ilki Anadolu TDu sonrasında yaşandı. Alan golü denemesi bloklandı ve top ODTÜ savunma oyuncularında kaldı. Sahayı boydan boya geçip 2 sayı kazanmaya çalışan ODTÜ oyuncusu amacına ulaşamadan durdurulsa da bir hayli yaklaşmıştı. Bu sahneyi birgün göreceğiz Türkiye'de. Maçın en saçma olayı bu pozisyondan hemen sonra yaşandı. Başlama vuruşunu karşılayacak olan ODTÜ takımı sahaya ilk giren takımdı ve ikinci çeyreğe geçilmiş olmasına rağmen ilk çeyrekte hücum ettikleri yöne dizildiler. Yani sahanın ters tarafında dizildiler. Anadolu üniversitesi da geçip karşılarına dizildi. Hakemler de yerlerini aldı; herkes durumdan memnun; kimse garipliğin farkında değil. Tribünden müdahale etmesek oyun devam edecekti. Merak ediyorum kural kitabında bununla ilgili birşay var mı? Yoksa TD yaptım zanneden takım aslında çok fazla zahmet harcayarak rakibine safety ile 2 sayı mı hediye etmiş olacaktı (espri). Sonuç ne olursa olsun oyuncular bu hatayı yapmış bile olsa hakemlerin tribünlerden önce farketmesi gerekirdi. Olacak iş değil! Bir diğer ilginç olay ise aslında çok ucuz atlatıldı. Anadolu Hücum Takımı oyuna başlamak için hazırlanırken (gavur huddle diyor) Anadolu Üniversitesi yedek oyuncularının ve yönetiminin bulunduğu yere (bench demek istemiyorum) ambulans çağırıldı. Pratik bir insan olduğunu sonradan farkettiğimiz ambulans şoförü ise baktı sahada koşturan yok; daldı sahanın ortasına; en kısa yolu kullandı. Bu arada oyuna başlamak için hareketlenen Anadolu Hücum Takımı topyekün ezilme tehlikesi atlatı.

Zaman zaman tribünden benim gördüğüm cezaları sahada görmemiş olsalar da; hatalı kararlar vermiş olsalar da hakemleri takdir ettiğim bir nokta da vardı. Yıllardır başlama vuruşu için hakemlerin yavaş kaldığını; topa vurmak için hazır olan takımın hakem beklemek zorunda kaldığını söylerdim. Bu konuda yazdılarımın, söylediklerimin bir faydası var mıdır bilmiyorum ama bu kez hakemler doğru olanı yaptılar. İkinci yarının hemen başı; Anadolu Üniversitesi topa vurmak için hazır hakemlere işaret verdiler. Hakemler de yerlerine onlar da işaretlerini verdi. Halen sahada kask takmaya çalışan ODTÜ Takımı yerlerinde bile değil. Anadolu topa vurdu; sonra gitti yerdeki topun üzerine kapanıp topu kontrolüne aldı ve hücumla başladı. Geç dizilen takımı cezalandırmak adına bu hareketi takdir ettim. Ama aynı hakemlerin bizce topu tutamış (bakınız impetus kavramı) oyuncunun kaçırdığı topa fumble demesi tribünde oy birliği ile yanlış karar olarak yorumlandı. Hemen açıklama yapayım; ODTÜ lehine bir karardı ve yanlış karardı diyen insanların hepsi eski ODTÜ oyuncularıydı. Hakemlerimizin istikrarlı olacakları günleri iple çekiyorum.

Takımlara değinecek olursak, aslında söylenecek çok birşey yok. Daha önce izlemediğim ama etkin diye duyduğum Anadolu Defansı ODTÜ Hücumu karşısında çok etkisiz kaldı. Belki sakatlıklar, eksiklikler vardı, belki günlerinde değillerdi ama daha kendilerinden daha iyi bir oyun bekliyordum. Anadolu Hücumu ise ilk yarıda kısmen etkili olsa bile ikinci yarıda çok etkisizdi. Göksel ile zaman zaman güzel koşu oyunları yapan; pas oyunlarında etkili olabileceğini gösteren (tekrar ediyoorum TD pozisyonu harikaydı) takım ODTÜ Defansı'nı aşamadı.

ODTÜ Takımı için "Şahinler Uçuyor" diyebiliriz. ODTÜ Defansı maça başlarken tutuk kaldı. TD vermese de ciddi ilerleyişi durduramadılar ve alan golü yediler. Maç içerisinde zaman zaman da pas oyunlarında hatalar oldu. Çok fazla olmasa da kritik olan birkaç hatadan biri TD oldu; 2 tanesi Anadolu Üniversitesi Hücum takımının hatası nedeniyle olmadı. ODTÜ Hücum Takımı için sadece şunu söyleyeceğim: "Ben ODTÜ Hücum Takımı'nı yıllardır bu şekilde görmedim". Pas oyunları iyidi (maç sonlarında QB korumasında yaşanan sorunlar dışnda), koşu oyunları yerindeydi. Bloklar iyi çalıştı; oyuncular bireysel yeteeklerini sonuna kadar kullandı. Koç İzzet Özsan takımla harikalar yaratıyor ve Şahinler son saniyeye kadar ciddiyete savaşıyor.

Daha önce son 4 takım Ankara takımları olur ve şampiyonluk için favorim ODTÜ demiştim ve hala arkasındayım. ODTÜ rakip kim olursa olsun kalan iki maçını kazanıp şampiyon olabilecek güçte bir takım. Mevcut durum ODTÜ-Bilkent, Gazi-Hacettepe eşleşmesini gösteriyor. Bu durumda kırmızı beyaz bir final bekliyorum. Yok eşleşme değişirse (sene başında açıklanan fikstür son anda yarı finalde niye değişir, amaç nedir, niye bu saate kadar bilinmez ayrı tartışma konusudur ama bu yönde bir söylenti var) birbirleri ile karşılaşmazlarsa ODTÜ-Hacettepe finali, karşılaşılarsa ODTÜ-Gazi finali bekliyorum.

March 31, 2009

Sona Biraz Daha Yaklaşmışken

Niyetim bu hafta da tribünden maç yorumlamaktı ama malesef takımımla İstanbul'a gidemedim. Geçen hafta sonu sadece BEKO Basketbol Ligi'nde Casa TED A. Kolejliler - Erdemir maçını izleyebildim. Onu da burada yorumlamak gereksiz olur; sitenin içeriğine uygun değil. Ayrıca basketbol yorumlamak haddim değil. Ankara'da futbol maçı izlemek yerine basketbol maçı izlememin tek nedeni de Erdemir Yardımcı Antrenörü Servet Özsüner ile bizzat tanışıyor olmam. Maç bahane; 7 sene birlikte okuduğum arkadaşımla görüşmeye gittim.

Futbolumuzda iki lig de ortalarına gelmeişken ODTÜ'nün durumunu incelemekte fayda görüyorum. Önce Prolig'den başlayayım. Şahinler bu lige galibiyet anlamında oldukça kötü başladı. Her ne kadar Gazi SK ve İTÜ SK maçları skor ve futbol adına dengeli geçse de, ODTÜ Prolig'de ilk 3 maçını kaybetti. Birçok kişi ODTÜ havlu attı; ligden bile çekilebilir derken ODTÜ galibiyetleri gelmeye başladı. Bunları düşünen varsa; ODTÜ girdiği ligden çekilmez, çıktığı her maça da kazanmak için çıkar. ODTÜ bu bakış açısıyla lige devam edecektir. Matematiksel olarak ilk 4 ihtimali hala var ODTÜ için ve Kulüpler Ligi'nde kalan maçlarda ODTÜ kaybetmeyecektir diye düşünüyorum.

Ünilig ODTÜ'nün ciddi anlamda iddialı olduğu bir lig. Geçen sene kaybedilen Başkent Üniversitesi karşısında bu sene kazanılmış olması ve geçen hafta geçen senenin şampiyonu olan Gazi Üniversitesi karşısında alınan galibiyetlerin (ki bu maçlar da oldukça dengeli maçlardı) ODTÜ'nün iddiasını desteklediğini düşünüyorum. Çeyrek finalde Anadolu Üniversitesi ile karşılaşacak olan ODTÜ bu maçın favorisidir benim gözümde. Bunu Anadolu Üniversitesi'nde oynayan arkadaşları küçümsemek adına söylemiyorum; tribünde de olsam onların da ciddi bir rakip olduğunun farkındayım. Ama takımıma da sonuna kadar güveniyorum. Yarı final ve final eşleşmelerini bilmesem de ODTÜ Şahinleri'nden şampiyonluk bekliyorum. Bu arada ODTÜ dışında yarı finale çıkmasını beklediğim diğer üniversiteler Gazi, Hacettepe ve Bilkent Üniversiteleri. Belki yanılırım ama son 4 takım Ankara'dan olacaktır diye düşünüyorum. Bakalım hafta sonu göreceğiz.

Yazıyı tamamlamadan önce üslubum ve eleştirilerimle ilgili birkaç noktayı aydınlatmakta fayda görüyorum. ODTÜ taraftarı hatta fanatiğiyim ve bunu saklamıyorum. Doğal olarak tarafsız yazdığımı iddia etmiyorum. Ama bunun bana üçüncü şahıslara saygısızlık ve hakaret hakkı vermediğinin de bilincinde yazıyorum. Kırılan, gücenen varsa affola. Eleştiri yaparken de genel olarak yapıcı olmaya çalışıyorum. Sorunu anlatırken kimseyi kırmamaya özen gösteriyor; gördüğüm soruna da çözüm üretmeye çalışıyorum. Geçen hafta hatalı verildiğini düşündüğüm bir karar için hakemleri suçlamak yerine bence ceza verilecekse şu şekilde olmalıydı; değilse ceza verilmemeliydi şeklinde bir yorum yaptım. Genel olarak pekçok kişi ile hemfikir olsak da bir hayli tartışıldı yazdığım cümle. Ama zannediyorum ne demek istediğimi herkes anlamıştır. Hareketim "görmediği pozisyona laf atmak" değildi. "Bir takımın maçlarındaki her pozisyonu tartışmaya açmak" hiç değildi. İleriki maçlara yorum yazarken Amerikan Makale Tarzı'nı kullanarak "şimdi şundan bahsedeceğim; şundan bahsediyorum; az önce şundan bahsettim ve şunu demek istedim" kurgusunu kullanmayı düşünüyorum. Zannediyorum bu şekilde daha anlaşılır olabilirim.

Son olarak blog sayfamda saygı ve terbiye kuralları içerisinde herkesin cevap hakkı olduğunu hatırlatmak isterim. Herkese güzel günler, keyifli maçlar diliyorum...

March 21, 2009

NFLTR Ortak Yayını

Bu sayfada yazdığım bir kısım yazılar artık www.nfltr.com sitesinde de yayınlanacak. Hatta iki yazdım yayınlandı bile. Yazılarımla ilgili olarak gelen yorumlara bu sayfadaki yorumlarımın altına cevap yazacağım. İlgililere duyurulur...

ODTÜ - Gazi Üniversitesi

Az önce ODTÜ Stadyumu'nda ODTÜ - Gazi Üniversitesi maçını izledik. Bir hayli zevkli ve çekişmeli bir maç oldu. ODTÜ Şahinleri bir gün tribünde maç izleyen izleyicileri kalp krizi nedeniyle öldürecek ama dur bakalım ne zaman!

Maçın ilk çeyreğini geç kaldığım için izleyemedim. İkinci çeyreğin hemen başında ODTÜ TD ile 6-0 öne geçti, ekstra sayıda denediği gol bloklandı. Çeyreğin ilerleyen dakikalarında ODTÜ bir TD daha buldu ve ekstra denemesinde yine başarısız oldu. İlk yarı 12-0 tamamlandı. İkinci yarıya hızlı başlayan Gazi Üniversitesi yarının hemen başında bir TD ve ekstra ile 8 sayı buldu. Çeyreğin geri kalanında iki takımın da savunma takımları sıraları geldikçe ağırlıklarını koydu. Son çeyrekte ise mücadele daha çok Gazi Üniversitesi Hücum Takımı ile ODTÜ Savunma Takımı arasında geçti denilebilir. Seyredenlerin yerinde duramadığı (bunda soğuyan etkisi ne kadardır bilinmez) bu çeyrekte kazanan ODTÜ oldu ve maç 12-8 tamamlandı. Bu skorla ODTÜ lider olarak çeyrek finale kalırken Gazi Üniversitesi ise grup ikincisi olarak çeyrek finale kaldı.

Maç genelinde ODTÜ savunması bir hayli başarılıydı. Kulüpler Ligi müsabakasında da olduğu gibi Gazi Üniversitesi Hücum Takımı'na çok iyi direnip, çoğu zaman durdurmakta başarılı oldular. Son dakikalarda kaptıkları top belki de maçı çeviren pozisyon oldu. ODTÜ Hücum Takımı ise nispeten sessiz kaldı. İlk yarıdaki etken oyunlarının devamı ikinci yarıda gelmedi. Bunda eksik oyunculara sakatlıkların ve yorgunlukların (hem savunma hem hücumda oynayan oyuncuları kastediyorum) da eklenmiş olmasının ciddi katkısı olduğunu düşünüyorum.

Gazi Üniversitesi'ni ise geçen yıllara (özellikle son ikisine) oranla daha zayıf gördüm. İlk yarıda Gazi Hücum Takımı'nın en ciddi rakibi kendisi oldu. Başarılı oyun serilerini kendi aldıkları cezalarla kötü sonlandırdılar. Bu ceza sorununu ikinci yarıda biraz daha aştılarsa da bu sefer ODTÜ Savunma Takımı'nı aşmakta zorlandılar. Gazi Üniversitesi'nin Savunma Takımı ise ikinci yarıda kendini toparladı. ODTÜ Hücumu'nu sorunsuz durdurdular.

Hakemler tribünden görebildiğim kadarıyla başarılı bir yönetim sergilediler. Tribünden farkettiğim tüm cezaları yerinde kararlarda belirlediler. Verdikleri bir kısım cezanın da oluştuğu pozisyonları ben (doğal olarak) görmedim. Ama son çeyrekte kritik bir pozisyonda verdikleri cezaya anlam veremedim. Gazi üniversitesi'nin 4. hakkında yeteri kadar ilerleyemediği bir pozisyonda "ODTÜ ilk hak" kararı beklerken "ODTÜ 75 numara arkadan blok...Gazi ilk hak" kararı geldi. Sorun cezanın hangi takıma verildiğinde değil, hangi oyuncuya daha doğusu hangi mevkiye verildiğinde. Bir savunma oyuncusu, hatta bir NT nasıl arkadan blok yapar? Arkadan blokladığı (aslında ittirdiği) kişi, topu taşıyan oyuncu ile ona yetişmeye çalışan savunma oyuncusu arasına girmişse bu bir ceza gerektirmez. Bunun dışındaki tek senaryo; savunma oyuncusunun oyunla alakası olmayan bir adamı alakasız bir yerde arkadan ittirmesidir ki bu da bence arkadan blok değil, gereksiz sertliktir (ya da sportmenlik dışı harekettir). Bu durumda da cezası kişisel fauldür ve daha ağırdır. Bu pozisyonda verilen cezaya anlam veremedim.

Sonuç itibariyle güzel bir havada gerçekleşen keyifli bir mücadeleyi desteklediğim takım kazandı. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum...

March 17, 2009

Donduuuuuk!

15 Mart Pazar günü ODTÜ Amerikan Futbolu Sahası'nda ODTÜ Spor Kulübü Ege Üniversitesi Spor Kulübü'nü ağırladı. İlginç bir maç oldu denilebilir. En azından taraflı olarak seyrederken biz kenarda bir hayli eğlendik. Eğlendiğimizden fazla da donduk. Cumartesi günü ara sıra kar yağan, 5 dakika sonra güneş açan Ankara havası gece oyununu oynadı. Sabah kalkan herkes ortalığı bembeyaz buldu ve pazar günü donduk. Tabi maç öncesi en çok sahayı maça hazırlayan arkadaşlara yazık oldu. Siz uğraşın didinin; sahayı maça çıkmaya hazır hale getirin sonra sabah bir gelin çizdiğiniz beyaz çizgilerin üzerinde 5-10 cm arası kar görün... Hiç hoş olmadı.

Kukalar, plastik şeritler kullanılarak idare edecek kadar çözüm üretildi. İki takım koçlarının, hakemlerin ve federasyon yetkilisinin tercih etmediği bir saha vardı ortada ama ikinci bir saha seçeneği olmadığından maç burada oynandı. Hafta içi gelebilecekler mi gelemeyecekler mi tartışmasının döndüğü Ege Üniversitesi Spor Kulübü'nü İzmir'den gelip Ankara soğuğunda verdikleri mücadele için ayrıca tebrik etmek gerekir diye düşünüyorum.

Skor bakımından maçın özetini geçmek gerekirse; ilk çeyrekte sadece ODTÜ bir TD buldu ve ekstra sayı denemesinde başarılı oldu. İlginç pozislar izlediğimiz ikinci çeyrekte ODTÜ biri "punt return" (bu terime henüz Türkçe karşılık bulamamışız) ve biri "interception" (pas arası) olmak üzere 3 TD buldu. Ege'nin ise maçtaki tek TDu bu çeyrekte "kick return" (zannediyorum başlangıç vuruşunun karşılanması desem kısmen anlaşılır, camiada da "niye bu kadar kasıyorsun Türkçe kullanmaya" diye gülüşmelere sebep olur) ile geldi. İlk yarı 30-6'lık ODTÜ üstünlüğü ile tamamlandı. Üçüncü çeyreğe ODTÜ defansı ağırlığını koyduysa da hücum takımı bir miktar tıkandı. Burada Ege defansının bu çeyrekteki direnişini de es geçmemek lazım. Sonuç olarak bu çeyrekte sayı göremedik. Son çeyrekte 3 TD bulan (ayrıntıları hatırlamıyorum, zira biraz donmuştum) ODTÜ sayı yemedi ve maç 50-6 tamamlandı.

Maç içinde göze takılanlar:
- ProLig ve ÜniLig ODTÜ için ters çalışıyor. ÜniLig'de mücadele eden takım ProLig'de tecrübe kazanıyor. ODTÜ iki ligde de hemen hemen aynı kadro ile mücadele ediyor.
- ODTÜ'nün (takımın değil üniversitenin) spor takımlarının kullanacağı sahalar konusunda acil bir çözüme ihtiyacı var. Mevcut durum üniversiteye yakışmıyor.
- İki takımın da özel takım zaafiyetleri farkedilir derecede ciddiydi.
- ODTÜ Savunma Takımı maça ciddi anlamda ağırlığını koydu.
- ODTÜ Hücum Takımı oldukça başarılı bir oyun çıkardı.
- Genelde yönetimlerini beğenmediğim hakemler bu kadar donmalarına rağmen oldukça başarlı yönetim gösterdiler. Birkaç kararda uyuşamadık ama o kadarı zaten olacaktır.

Maçı izleyemeyenlerin kaçırdığı ilginç olaylar da var. Burada onları da yazıp yorum yapmak niyetindeydim ama oyuncu arkadaşlar okuyup alınabilir diyerek vazgeçtim. Bariz hataların ne olduğunu bu arkadaşlar biliyor zaten. Maçı izlemeyenlere de anlatmanın anlamı yok bu saatten sonra. Şu kadarını söyleyeyim; seyirci için ilginç, belki komik; sahadakiler için anlamsız ve amaçsız hareketler gördük. Zannediyorum tecrübe ve bilgi eksikliğinden kaynaklandı. Hatalı karar veren arkadaşlar oturup düşündüklerinde hatalarını anlayacaklardır.

Ege Üniversitesi'nden bir oyuncu (emin değilim ama sanıyorum Barış'tı) maç içerisinde bir sakatlık yaşadı ama ben pozisyonu göremedim. Umarım ciddi birşeyi yoktur. Kendisine geçmiş oldun dileklerimi iletiyorum.

Sonuç olarak soğuktan donmanın yanı sıra ODTÜ taraftarı olarak keyif aldığımız bir maç izledik. Ali'nin bana bi TD sözü vardı, sözünü tuttu sağolsun. Ara sıra küçük tartışmalar yaşansa da genel olarak (tüm Ege maçlarımızda olduğu gibi) centilmence bir mücadele oldu. Ben de kendi adıma ilk kez takımımın ProLig'de kazandığı bir maçı izleme şansı yakaladım. Artık önümüzdeki maçlara bakacağız...

March 02, 2009

Yakında...

Bir süredir maç izleyemiyorum. Ya ODTÜ Şahinleri şehir dışında deplasmanda oluyor, ya hava şartları ile sorun yaşıyorum ya da misafirim oluyor. Hava şartları güzel değilken diğer takımların maçlarını izlemek de benim içimden gelmiyor. Bu hafta da ODTÜ'nün maçı yok sanıyorum. O nedenle şimdilik sadece sağ taraftaki sonuç tablosunu güncellemekle yetiniyorum.

Yakında maç izlemeye, gaza gelip yazı yazmaya kaldığım yerden devam edeceğim...

January 15, 2009

Kavram Karmaşası

Madem Türkiye Ligleri'ne ara verildi (sporcuların çoğunun final haftaları bu aralar) ben de maç dışı birkaç satır yazayım dedim.

Şahsen Türkçe kullanmayı seviyorum. Kimilerine göre İngilizce karizmatik, asil, havalı (nesi havalıysa) bir dil olarak görse de Türkçe'deki anlatım güzelliğini, zenginliğini ben hiçbir zaman İngilizce'de bulamadım (hemen belirteyim, Sophocles'ten Oedipus the King'i İngilizce okuyup edebi yönden incelememin üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçti. O gün bugündür İngilizce eserler de okuyorum). Konu sevdiğim spor olduğunda da Türkçe kullanmayı seviyorum.

"Kick off" kısa ve söylemesi kolay fakat ben başlama vuruşu kullanıyorum. "Interception" demiyorum; pas arası diyorum. Yazılarımda da her iki birden kullanmaya çalışıyorum. Bunun temelinde iki neden yatıyor. Birincisi her okuyan benim ne anlatmaya çalıştığımı anlasın istiyorum. Bu spora çok meraklı olmayıp her ayrıntıya hakim olmayan biri bile Türkçe biliyorsa yazılarımda anlatmaya çalıştığım her ayrıntıyı anlayabilir. İkinci neden ise bu kişileri sporda kullanılan dil ile aşina bir hale getirme çabam. Ola ki televizyonda veya internette ingilizce bir videoya denk gelirse arka plandan gelen sesin ne anlatmaya çalıştığını anlasınlar.

Zaten bu sporu bilerek yazılarımı okuyanlar ne demek istediğimi anlıyorlar. Belki ilk senesindeki bir sporcu "ineligible receiver down field" terimini anlamayabilir ama ilk sezonu bitmeden anlayacaktır. Bilenler için zaten sorun yok...

Bir dönem ülkemizde internet ortamında en fazla kullanılan forumlardan birinde terimleri dilimize çevirmenin tartışmasını yaptık. Benim de dahil olduğum bir grup bu işi ciddiyetle desteklerken bir grup insan da sporun orjinal diliyle daha hızlı yaygınlaşacağını savunmuştu. Zaman zaman alakasız yerlere giden tartışma sonucunda birçok terim için Türkçe karşılık bulduk. Bu konuda başı çeken isimlerden biri olan Tolga Onuk da kendi yazısında bu terimleri bir araya getirmişti sağolsun. Merak edenler buradan o sayfaya ulaşabilirler. Hatırlıyorum da bu sayfada bahsi geçen pylon'a piyon diyen ODTÜlü arkadaş bendim, pant için pantol kullanan arkadaş da Murat Erdem'di...

Ben mümkün olduğunca bu terimleri Türkçe kullanmaya devam edeceğim. Dürüst olmam gerekirse bunu yaparken ben de bir hayli zorlanıyorum. İzlediğimiz bütün videoların, edindiğimiz kitapların tamamına yakınının İngilizce olması nedeniyle bu sporun Türkçe-İngilizce karışımı bir dili oluşmuş durumda. İngilizce'de oyunda iken düşürülen top için "fumble the ball" kullanılırken bizde "fambıl yapmak" kullanılıyor. Yıllarca bu terimleri kullanınca yerlerine yenisini koymak çok kolay değil.

Asıl sorunu sporun adında yaşıyorum bu sıralar. Federasyonun adının da bu şekilde tescil edilmesiyle sporun ismi "Amerikan Futbolu" iken "Korumalı Futbol" oldu. Henüz bu isme alışamadım ama yakında kullanmaya başlarım. Okuduğum birkaç yazıda bu şekilde kullanan arkadaşlar var. Kendilerini tebrik ediyor, destekliyorum.

Bu sporda ülkemizde çözülmesi gereken çok sorun var şu aşamada. Her takımın kendince ciddi engelleri var ve bunların çoğu maddiyatla ilgili. Zaman içinde bunların çözüleceği gibi bir gün bu kavram karmaşası da sona erecektir.