April 27, 2009

Final Öncesi ODTÜ Şahinleri

Maça 6 gün kala yer ve saati halen belli olmayan (evet; taktım ben bu konuya) final maçı öncesi ODTÜ’nün Üniversiteler Ligi sonuçlarımı aldım önüme, inceledim. Tamamını izlediğim maçların skorlarını tekrar inceledim. ODTÜ Hücum Takımı en az sayı yaptığı maçlarda 2 TD yapmış (geçen sene ikisine de yenildiğimiz Gazi Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi karşısında). ODTÜ Defansı ise eski günlerine dönüş yapmış; tek maçta ikinci TDa izin vermiş (Doğu Akdeniz Üniversitesi karşısında). ODTÜ’nün 6 maçlık bir galibiyet serisi ve istikrarı var.

Bu kadro aynı zamanda Kulüpler Ligi’nde de mücadele ediyor. Aslında sezon başında birkaç eski oyuncusu kadrosunda bulunan Şahinler kimini nükseden sakatlığa, kimini mesai saatlerine kurban verdi. Kalan son 3 eski oyuncudan ikisi de askere gidince bir tek eski oyuncusu kaldı takımın. Bu durumda ODTÜ’nün performansını değerlendirirken Kulüpler Ligi performansını da incelemek gerekir. Zayıf kaldığı iddia edilen ODTÜ Hücum Takımı QB pozisyonunda ilk senelerini geçiren oyuncuların liderliğinde en kötü günlerinde, en kötü maçlarında bile sayı yapmayı başardılar. Karşılarında ne kadar tecrübeli; uyumlu bir savunma takımı olsa da sıfır sayıda kalmadılar. Savunma takımına bakıyorum; oynanan 14 maçta ortalama 2 civarında TDa izin verilmiş. Nadiren üçün üzerine çıkılmış.

Bu hafta sonu gençleri Üniversiteler Ligi Finali’nde izleyeceğiz. Üniversiteler Ligi ve Kulüpler Ligi’nde yapılan müsabakalara bakınca Gazi Üniversitesi ile yapılan maçlar genel olarak ortada geçti. Aslında final de ortada. Gazi Üniversitesi’nden bir arkadaş mantıklı bir yaklaşımla kendi şanslarının final tecrübeleri nedeniyle %51 olduğunu söylemiş. Sanıyorum son yıllarda bu sporda gördüğüm en mantıklı yorumlardan bir oldu bu. Ama ben duygularımı bir kenara bıraktığımda olasılığı %50-%50 görüyorum. Son yıllarda final tecrübesi olmayabilir ama bu ligde şu ana kadar yenilmemiş olmak ve Kulüpler Ligi’nde matematiksel olarak şansı kalmamış olmak ODTÜ’nün psikolojik artıları olacaktır. Şahinler şu saatten sonra hesap kitap yapmadan her maçta sadece sahaya çıkacak, elinden geleni yapacaktır.

Bu kadar yazmışken işin içine duygularımı da katayım; ODTÜ Üniversiteler Ligi Finali’ni kesin kazanacaktır. Gençlerin kaynaşmasını, emeğini, dostluğunu yakından izliyorum ve bu bana ayrıca bir güven veriyor. Yarı final öncesi kırmızı-beyaz final bekliyorum derken de aslında istiyorum demeliydim. Şampiyon olacağına inandığım ODTÜ Şahinleri’nin grup maçlarında yendiği Gazi Üniversitesi’nden sonra geçen yılın diğer finalisti Hacettepe Üniversitesi ile finalde karşılaşmasını istiyordum. Olmadı…

Bu hafta şampiyon belli olacak ve inanıyorum ki ODTÜ kazanacak. Belki eksik oyuncular yine hissedilecek; ama yerleri doldurulacaktır. Sakatlık nedeniyle oynayamayan oyuncular gerçekten değerli sporcular. Ama ODTÜ Şahinleri gerçek bir takım ve bunu özellikle çeyrek finalde ve yarı finalde gördük.

Bu maçtan sonra ODTÜ’nün iki tane Kulüpler Ligi maçı kalıyor. Umuyorum finale çıkan kadro eksilmeden bu maçlara da çıkabilir. Yoksa son hafta Cavaliers maçına çıkamayan oyunculara Bahadır’ın (Ilgaç) rüşvet verdiği iddia edilebilir (hemen altyazı gerekiyor: eski takım arkadaşım Bahadır’la aramızdaki samimiyete dayanarak yapılmış bir espridir. Samimiyetimizi bilmiyorsanız diğer takıma çamur atıyor demeyin rica ediyorum!). Özellikle geçirdiğimiz son haftalarda iki ligde birden aynı kadro ile mücadele etmek ODTÜ için ziyadesiyle kırıcı oldu. Umarım güzel bir final izleriz. Sahaya çıkacak herkese sakatlıksız keyifli bir mücadele diliyorum…

April 25, 2009

Muhalefet yapasım var

Bu hafta sonu Ankara'da tek bir maç yapılacak (Altınel SK - Koç Üni. SK) ve ben o maçta olmayacağım. Programda görünen ODTÜ SK - Ankara Pars SK maçı bildiğim kadarıyla Ankara Pars SK'nden kaynaklı nedenlerle oynanmayacak. Bu da ODTÜ'lü gençlerin (kadroda kalan tek pro oyuncumuzun da ruhu gençtir çok çaktırmasa da) bu sene oynayamadığı ilk maç olacak. Böyle bir haftada aslında işim de başımdan aşkınken birkaç satır yazasım, herkese muhalefet olasım var. Yazımda bolca da mecaz ve tezat olacaktır; edebi sanatlardan anlamıyor; iyi niyetle okumuyorsanız eleştirmemenizi rica ediyorum. Kısım kısım doğrular da yazılı olabilir. Bu durumda en iyisi siz isterseniz eleştirin; benim blok sayfamda da laf kalabalığı olsun!

Önce amerikan futbolu üzerine halka açık alanlarda fikir tartışmaya çalışan; tabir-i caizse ihtiyar heyeti diyebileceğimiz eski oyuncularla başlayayım (bu cümlemde özellikle korumalı futbol yazmıyor). Delphi forumu günlerinizi çok çabuk unutmuş olacaksınız ki (gerçi bu hafta hatırlandı bu konu) hala fikir beyan ediyorsunuz. Yahu ilerlemek, gelişmek bu sporla ilgilenen insanların nesine gerek. Niye bilgi birikiminiz ve tecrübenüzle milletin aklını bulandırıyorsunuz. Bırakın herkes eski defterleri fesatça karıştırsın; yıllar önce yaşanmışlıklarla birbirine laf soksun. Açılan her konudan sorun çıkarmak için aç kurtlar gibi bekliyor insanlar. Malzemesiz dönemde bizler Uçaksavar'da Uğur(Boğaziçi) - Timur(ODTÜ) çarpışmaları izlerken; Bilkent'in sahasında oynanan ilk malzemeli maçta Boğaziçili ve Bilkentli arkadaşları kıskanırken (evet bu bir itiraftır; o gün sahadaki oyuncuları cidden kıskandım) bu sporun varlığından bile haberdar olmayan bir kesim sizi sadece eleştirecek; yerden yere vuracaktır. Belki çoğunluk yapmıyor ama tartışma çıkartmak; hakaret etmek isteyen insan sayısı da az değil. Türkiye'de hangi tartışma platformunda tartışma üslubu siyasi parti liderlerinden daha iyi bir hal almış ki bu işi camiamız becersin?

Federasyondan devam edeyim; internet sitesinde niçin şeffaflık yok? Arkadaşlarımı 8 gün sonraki final maçına çağırmayı planlıyorum; nereye çağıracağım belli değil. Olmazsa bize gelin; beraberce gideriz derim. Alınan ve alınmayan kararlar belli değil. Bazı eylemler için nedenler bile açık açık belirtilmişken (misal YÖK başkanına tamamen maddi nedenlerden kaynaklı plaket verilmiş; haberde destelerinden dolayı yazıyor) neden sporla ilgili konularda aradığımı bulamıyorum? Gerçi haberde bahsi geçen deste para destesi olmayabilir ama ben bu kriz ortamında her desteyi paraya yoruyorum.



Hakemler, oyuncular, takım yöneticileri konusuna girmeyeceğim. Eski yazılarıma göz atın; yapıcı eleştiri yapmaya çalışırken bile herkesin karşısındaymışım gibi algılandı. İdare ediverin onlarla şimdilik.

Yazıyı kendimle bitireyim; kim oluyorum da herkesi eleştiriyorum. Sporla ilgili kuralları ciddi ciddi incelemiş olmam bana hakemlerin hata yaptığını düşünme hakkı vermez ki; niye sorguluyorum. Kısa süren yardımcı antrenörlük dönemim öncesi ve sırasında bulabildiğim her kaynağı incelediysem ne olmuş yani? Rakip takım bir dizilime kuraldışı dediyse o dizilim kural dışıdır. Sırf maçı yöneten hakemlerin, tribündeki seyircilerin ve taktiği uygulayanların dizilimi sorunsuz görmesi bana bunu savunma hakkını da vermez. 2000 yılından bu yana özellikle ODTÜ için her kademede elimden geleni yaptıysam ne olmuş. Artık susup oturma zamanı benim için. Nasıl olsa mükemmel bir sistem var ve her şey yolunda!

Neyse; ben methanol reaktörü modellemeye devam edeyim...

April 19, 2009

Gereken Yapılmıştır

Başlık herşeyi özetliyor; bugün ODTÜ Şahinleri adına gereken yapılmıştır.

Yarı final müsabasında deplasmanda Bilkent Üniversitesi karşısında 20-8'lik skorla kazanılmış; gereken yapılmıştır.

Eksiklere rağmen gereken yapılmıştır.

ODTÜ'de kondisyon yok; son çeyrekte biterler diyenlere inat son çeyrekte de aslanlar gibi mücadele verilmiş, sayı yememenin yanında bir de TD yapılmış; gereken yapılmıştır.

Devre arasında "YÖK artık" dedirten gereksiz gösteriye rağmen ciddiyet bozulmamış; gereken yapılmıştır.

Maç başından itibaren vadedilen KURABİYElerin ODTÜ seyircisine ulaşmamasına rağmen; gereken yapılmıştır.

Çileden çıkartan hakem yönetimine, verilmeyen TDa rağmen; gereken yapılmıştır.

Maç sonunda ligdeki yenilgisiz tek takım olarak finale çıkılmış; gereken yapılmıştır.

Güneş altında maç izlerken alkolün de etkisiyle rakip taraftara benzenmiş; gerekmeyen de yapılmıştır ama BUGÜN BİLKENT'TE GEREKEN YAPILMIŞTIR!

April 13, 2009

Futbol şiddettir...

Dün sonucunda üzüldüğüm iki maç seyrettim. Gündüz ODTÜ SK - Boğaziçi 1869 SK maçı izledim; ODTÜ kaybetti. Akşam verdiler bana gazı, GS-FB maçı seyrettim; 90 dakika vakit kaybettim. Son dakikaları heyecanlı geçen boks maçında kimse kazanamadı. Biraz düşündüm de aslında korumalı futbol kazandı. Milyonların merakla beklediği Dünya derbisi; ülkemizin tek sporunun (bu kelime okuyucalar arasında polemik yaratmazsa iyi; ne demek istediğimi aslında herkes anlamıştır) merakla beklenen müsabakası kan revan içinde bitti. Diğer yandan sert spor olarak bilinen; hala birbirimizi öldürmeye çalıştığımız iddia edilen gerçek sporda sahada centilmence ve keyifli (kaybeden tarafta olmama rağmen genel olarak oyundan keyif aldım) bir mücadele izledik. Maç sonunda tribünlerde iki takımı da alkışladık. İki takım oyuncuları sahadan yanyana dostça çıktı. Türkiye'de spora destek verdiğini zanneden sürü futbol desteklemeye devam etsin; biz azınlık olarak gerçek sporları izlemeye ve desteklemeye devam ederiz.

ODTÜ - Boğaziçi maçı genel olarak etkili savunmaların mücadelesi şeklinde geçti. Red Zone'a kadar girip (hatta 1 ve gol ile başlayıp) geri dönen karşılıklı hücumlar izledik. ODTÜ Hücumu'nun geçen haftaya oranla (ki 1 bile sıfırdan büyüktür) bir hayli fazla sayıda punt yaptığını gördük (Boğaziçi Hücum takımını ilk kez izlediğim onları kıyaslayamıyorum ama onlarda az yapmadı diyebilirim).

Açıkça söylemek gerekirse Boğaziçi hem hücumda hem savunmada bir adım öndeydi ve daha iyi oynayan taraftı. Sonuçta da bu oyununun meyvesini aldı. Maçın hemen başında 8-0 öne geçen İstanbul ekibi ikinci çeyrekte skoru 14-0'a getirdi. Bu çeyrekte ODTÜ skoru 14-6'ya getirdiyse de daha fazla sayı üretemedi ve maç bu sonuçla tamamlandı. Üçüncü çeyrekte rakip 6. yardından 1 ve gol oynayan ODTÜ beraberliği yakalayacak derken fauller ve kişisel hatalar ile geriledi. Üzerinde bir de alan golü denemesinden faydalanamayıp skor üretemeden topu rakibe teslim etti. Topu devralan Boğaziçi Hücum takımı ise istikrarlı bir ilerlemeyle buradan bir 6 sayı çıkardı ve maç skoru üçüncü çeyrekte 20-6 oldu. Son çeyrekte sayı üretilemeyince maç bu skorla tamamlandı.

Boğaziçi Takımı savunmada bir hayli etkili oyun çıkardı. Hatta ilk yarı sonunda ODTÜ Hücum Takımı'na kaybettikleri mesafeden fazlasını kazanmış bile olabilirler. Boğaziçi Hücum Takımı ise bu işin nasıl yapılması gerektiğini gösterdi. Öncelikle oyun kurucularını takdir etmemek mümkün değil. Kaç darbe aldı, kaç kere topu elinden çıkarmadan düşürüldü sayamadım ama buna rağmen maç sonunda halen çok başarlı paslar atıyordu. Boğaziçi Hücum Takımı hem pas hem koşu oyunlarında galibiyeti hakedecek başarıyı gösterdi.

ODTÜ için söylenecek çok fazla birşey yok. Daha önce de dediğim gibi Üniversite Takımı Kulüpler Ligi'nde tecrübe kazanır halde ve malesef bedelini sakatlıklarla ödemeye başladı. Tek bir pro (bu kelime de ilginç oldu burada; kastım Üniversite Ligi'nde oynamayan kulüp sporcusudur) oyuncu ile mücadele eden takımda Üniversite Ligi çeyrek final maçı öncesi sakatlıklar can sıkıcı düzeye ulaştı. Umuyorum bu maçtaki sakatlıklar çok ciddi değildir ve haftaya keyifli bir mücadele izleyebiliriz. Tüm bulara rağmen son saniyeye kadar mücadele eden oyuncuları kutluyorum. Belki kazanılamadı maç ama sahadaki emek galibiyete yetebilirdi.

Bu hafta iki güzel mücadele var Ankara'da. İki maçın da sonucunu kestirmek şu şartlar altında oldukça zor. Kişisel tahminim olarak iki maçı da kırmızı-beyaz takımlar alır ve ODTÜ-Hacettepe Üniversitesi finali izleriz diye tahmin ediyorum. Herkese güzel günler; sakatlıksız keyifli maçlar diliyorum...

April 06, 2009

Şahinler Havalandı

Üniversiteler Ligi Çeyrek final maçları dün sonuçlandı. Ben de ODTÜ ile Anadolu Üniversitesi arasındaki maçı izledim. Korumalı futbol adına herşeyi içeren bir maç olduğunu söylemem gerekir. Bu yazımda sadece maç yorumu olmayacak. Yazımı başlıklar altında toplamak gerekirse öncelikle iletişimsizlik üzerine birkaç yorumum olacak. Federasyon-MHK-Kulüpler ve oyuncular arasında son zamanlarda yaşananlara kendi yorumlarımı ekleyeceğim. İkinci kısımda maçın ilerleyişini skor anlamında özetleyeceğim. Üçüncü kısımda maçtaki ilginç olaylar; pozisyonlarla ilgili yorumlarım olacak. Bu kısımda hakem kararlarını eleştireceğim; şaşırmayın; kızmayın. Dikkatli okursanız hak vereceksiniz. Dördüncü bir kısım olarak tribünden takımların göründüğünü değerlendireceğim. Bu da taraflı bir yorum olacak. Son olarak da olası (bu tarihte bu kelimeyi kullanmak ayıp ama elimde değil) yarı final eşleşmelerini değerlendireceğim.

"Sosyetik sporumuzu" (merak edenler http://www.tbsf.org.tr/ adresine girerek 4-5 gündür yayınlanan; sporun gelişmesine müthiş katkısı olan haberi okuyabilirler) izlemek adına ODTÜ'deydim pazar günü. Federasyon sitesinde maç 12.00'de duyurulmuştu. ODTÜ oyuncularının bana söylediği ise maçın 13.00'te başlayacak olmasıydı. Ben kişisel işlerim nedeniyle erken gittim ve gördüm ki hakemler saat 11.30'da hazırlanmış; takımlar meydanda yok. Anadolu Üniversitesi henüz ODTÜ Yerleşkesi'ne bile ulaşmamış. Ben hakemlere maç saatini sordum; onlar da bana maça tam saatinde (12.00'yi kastediyorlar) başlar mıyız diye sordu. Ben de bilemem tribünde olacağım cevabını verdim. Yine de konu aydınlansın diye takım yöneticilerine haber verip hakemlerle görüşmelerini istedim. En azından maç saatinin 13.00 olduğu kesinleşti.

Anlattığım olay üzerinde durulmaması gereken basit bir ayrıntı aslında. Ama son zamanlarda herşey üst üste gelmeye başladı. Eskiler (zamanında ön saflarda yer almış; TAFÜK ve benzeri oluşumlarda aktif görev almış; sonra da ununu elemiş, eleğini asmış oyuncu ve yöneticiler) son zamanlarda haklı olarak federasyon çalışmalarını sorgulamaya başladı. Eski yönetimle yeni yönetim arasındaki 7 farkı bulmaya; vaatlerin yerine getirilip getirilmediğini bulmaya; takımların nerede yanlış yaptığını anlamaya çalışıyorlar. Bu kapsamda oyuncular birliği ve kulüpler birliği tartışmaları gündemde. Seneye ne olacağı hala meçhul. Hatta Üniversiteler Ligi eşleşmeleri şu anda söylentiden ibaret; maç yerleri tamamen muamma. Bu ortamda maça giden hakemler ve maça çıkacak takımlar maç saatinde hemfikir değilse ciddi iletişim sorunları vardır. Bence camianın öncelikli olarak çözmesi gereken sorun budur. Herkes birbirinin derdini anlamalı çözüm üretmelidir. Yoksa yılladır yaptığımız yapar; forumlarda sen haklısın sen de haklısın der dururuz. Bir arpa boyu yol alamayız.

Neyse bu konuyu çok uzatmadan maç konusuna döneyim ben. Yoksa bu yazı bitmez. Maça Anadolü Üniversitesi Hücum takımıyla gayet iyi başladı. Sahaya ilk çıktıklarında istikrarlı ve kararlı şekilde ilerleyerek sayıya bir hayli yaklaştılar. TD bulamasalar da bir alan golü ile 3-0 öne geçtiler. Sonrasında sahaya çıkan ODTÜ hücum takımı TD ile skoru 6-3 lehine çevirdi. Sahaya toparlanmış olarak dönen ODTÜ defans takımı ise bir safety ile skoru 8-3'e getirdi. ODTÜ TDu ile 14-3 olan skor tribünde ODTÜ seyrcilerini bir miktar rahatlattı. ODTÜ Defans Takımı Anadolu Hücum Takımı'nı kendi 10. yardına kadar geri sürüklemiş ve "3 ve çok" (2. hak da olabilir emin değilim) oynatırken çok şık bir pas oyunu ile 90 yarda ilerleyen Anadolu Üniversitesi maçtaki tek TDunu yaptı skor 14-9'a geldi. Sonrasında maç genelinde ODTÜ Savunması Anadolu Hücumu'nu durdurdu; ODTÜ Hücumu da son zamanların en başarılı oyununu çıkarıp maç boyunca skor üretmeye devam etti. Skor sırasıyla (bir yerden sonra not aldım kağıda karıştırmamak adına) 20-9, 26-9, 28-9 (ekstra), 34-9 ve 36-9 oldu. İlk yarı bu skorla tamamlandı. İkinci yarıda da maç aynı şekilde devam etti ve skor sırasıyla; 42-9, 43-9, 49-9, 55-9, 61-9, 67-9, 73-9 ve 75-9 (ekstra) oldu. Bu skorla maç tamamlandı.

Maç içerisinde çok karşılaşmadığımız birkaç pozisyon da yaşandı. Bunlardan ilki Anadolu TDu sonrasında yaşandı. Alan golü denemesi bloklandı ve top ODTÜ savunma oyuncularında kaldı. Sahayı boydan boya geçip 2 sayı kazanmaya çalışan ODTÜ oyuncusu amacına ulaşamadan durdurulsa da bir hayli yaklaşmıştı. Bu sahneyi birgün göreceğiz Türkiye'de. Maçın en saçma olayı bu pozisyondan hemen sonra yaşandı. Başlama vuruşunu karşılayacak olan ODTÜ takımı sahaya ilk giren takımdı ve ikinci çeyreğe geçilmiş olmasına rağmen ilk çeyrekte hücum ettikleri yöne dizildiler. Yani sahanın ters tarafında dizildiler. Anadolu üniversitesi da geçip karşılarına dizildi. Hakemler de yerlerini aldı; herkes durumdan memnun; kimse garipliğin farkında değil. Tribünden müdahale etmesek oyun devam edecekti. Merak ediyorum kural kitabında bununla ilgili birşay var mı? Yoksa TD yaptım zanneden takım aslında çok fazla zahmet harcayarak rakibine safety ile 2 sayı mı hediye etmiş olacaktı (espri). Sonuç ne olursa olsun oyuncular bu hatayı yapmış bile olsa hakemlerin tribünlerden önce farketmesi gerekirdi. Olacak iş değil! Bir diğer ilginç olay ise aslında çok ucuz atlatıldı. Anadolu Hücum Takımı oyuna başlamak için hazırlanırken (gavur huddle diyor) Anadolu Üniversitesi yedek oyuncularının ve yönetiminin bulunduğu yere (bench demek istemiyorum) ambulans çağırıldı. Pratik bir insan olduğunu sonradan farkettiğimiz ambulans şoförü ise baktı sahada koşturan yok; daldı sahanın ortasına; en kısa yolu kullandı. Bu arada oyuna başlamak için hareketlenen Anadolu Hücum Takımı topyekün ezilme tehlikesi atlatı.

Zaman zaman tribünden benim gördüğüm cezaları sahada görmemiş olsalar da; hatalı kararlar vermiş olsalar da hakemleri takdir ettiğim bir nokta da vardı. Yıllardır başlama vuruşu için hakemlerin yavaş kaldığını; topa vurmak için hazır olan takımın hakem beklemek zorunda kaldığını söylerdim. Bu konuda yazdılarımın, söylediklerimin bir faydası var mıdır bilmiyorum ama bu kez hakemler doğru olanı yaptılar. İkinci yarının hemen başı; Anadolu Üniversitesi topa vurmak için hazır hakemlere işaret verdiler. Hakemler de yerlerine onlar da işaretlerini verdi. Halen sahada kask takmaya çalışan ODTÜ Takımı yerlerinde bile değil. Anadolu topa vurdu; sonra gitti yerdeki topun üzerine kapanıp topu kontrolüne aldı ve hücumla başladı. Geç dizilen takımı cezalandırmak adına bu hareketi takdir ettim. Ama aynı hakemlerin bizce topu tutamış (bakınız impetus kavramı) oyuncunun kaçırdığı topa fumble demesi tribünde oy birliği ile yanlış karar olarak yorumlandı. Hemen açıklama yapayım; ODTÜ lehine bir karardı ve yanlış karardı diyen insanların hepsi eski ODTÜ oyuncularıydı. Hakemlerimizin istikrarlı olacakları günleri iple çekiyorum.

Takımlara değinecek olursak, aslında söylenecek çok birşey yok. Daha önce izlemediğim ama etkin diye duyduğum Anadolu Defansı ODTÜ Hücumu karşısında çok etkisiz kaldı. Belki sakatlıklar, eksiklikler vardı, belki günlerinde değillerdi ama daha kendilerinden daha iyi bir oyun bekliyordum. Anadolu Hücumu ise ilk yarıda kısmen etkili olsa bile ikinci yarıda çok etkisizdi. Göksel ile zaman zaman güzel koşu oyunları yapan; pas oyunlarında etkili olabileceğini gösteren (tekrar ediyoorum TD pozisyonu harikaydı) takım ODTÜ Defansı'nı aşamadı.

ODTÜ Takımı için "Şahinler Uçuyor" diyebiliriz. ODTÜ Defansı maça başlarken tutuk kaldı. TD vermese de ciddi ilerleyişi durduramadılar ve alan golü yediler. Maç içerisinde zaman zaman da pas oyunlarında hatalar oldu. Çok fazla olmasa da kritik olan birkaç hatadan biri TD oldu; 2 tanesi Anadolu Üniversitesi Hücum takımının hatası nedeniyle olmadı. ODTÜ Hücum Takımı için sadece şunu söyleyeceğim: "Ben ODTÜ Hücum Takımı'nı yıllardır bu şekilde görmedim". Pas oyunları iyidi (maç sonlarında QB korumasında yaşanan sorunlar dışnda), koşu oyunları yerindeydi. Bloklar iyi çalıştı; oyuncular bireysel yeteeklerini sonuna kadar kullandı. Koç İzzet Özsan takımla harikalar yaratıyor ve Şahinler son saniyeye kadar ciddiyete savaşıyor.

Daha önce son 4 takım Ankara takımları olur ve şampiyonluk için favorim ODTÜ demiştim ve hala arkasındayım. ODTÜ rakip kim olursa olsun kalan iki maçını kazanıp şampiyon olabilecek güçte bir takım. Mevcut durum ODTÜ-Bilkent, Gazi-Hacettepe eşleşmesini gösteriyor. Bu durumda kırmızı beyaz bir final bekliyorum. Yok eşleşme değişirse (sene başında açıklanan fikstür son anda yarı finalde niye değişir, amaç nedir, niye bu saate kadar bilinmez ayrı tartışma konusudur ama bu yönde bir söylenti var) birbirleri ile karşılaşmazlarsa ODTÜ-Hacettepe finali, karşılaşılarsa ODTÜ-Gazi finali bekliyorum.