April 12, 2011

FIELD GOAL ATAN SAFETY’YE

Tarih: 10 Nisan 2011…
Yer: Uçaksavar…
Kale: 1 Tane!

Nasıl yahu! Türkiye’nin en eski takımının sahasındayız. Boğaz manzarası şahane. Az önce Etiler’den geçtim sahaya gelirken, kaç farklı Porsche gördüm sayamadım. Benim hatırladığım en kötü kadrosu maçlarından çoğunu kazanan bir takım ev sahibi… ve sahada ikinci bir kale direği yok.

Şimdi beni tanımayan Boğaziçili arkadaşlar “takımı yenildi, çamur atacak bir tek bunu buldu” diyebilirler. Ama sabredip sonuna kadar okurlarsa derdimin bu olmadığı anlaşılacaktır.

Ben defalarca Sultans karşısında forma giydim. Gerek ev sahipliğiyle, gerek saha içindeki ve saha dışındaki tutumlarıyla sevdiğim bir rakiptir Sultans. İşlerini doğru yaparlar, sağda solda polemiğe girmezler pek. Böyle bir takımın sahasında ikinci bir kale direğinin olmamasını yadırgadım. Şunu da söylemek lazım, bir sıfırdan büyüktür. Hiç kalesi olmayan sahalar da biliyoruz. Uçaksavar’da field goal deneyeceksen al sana kale deniyor en azından.

Tabi sahanın bir ucunda TD, diğer ucunda PAT oynanınca ilginç geliyor alışmamış bünyeye. Çocukken oynadığımız “gol atan kaleye” muhabbetine benzettim. Az önce forvettin, şimdi kalecisin. Ya da az önce savunduğun tarafa tek seferlik bir hücum ediyorsun. O zaman field goal atan da safety’ye geçsin…

Neyse çok uzatıyorum, bitmeyecek yazı. Yarın mesai de var zaten…

Kısaca maça değineyim. Ne vardı maçta? TD, safety, fumble, recovery, interception,…

Türkçe yazıyorum ben hala değil mi?

Devam edeyim listeye: karşılıklı güzel pas ve koşu oyunları, yine karşılıklı güzel savunma oyunları, sack (bak hala…)

Özetle her şey vardı. Gelip izlemeyenler kendi dertlerine yansın. Ben (skora rağmen) izlerken keyif aldım. İnanıyorum ki oyuncular da ciddi keyif almışlardır.

Hemen hakemlere de bir yorum yapayım keyif demişken. İster iki takımın da çok temiz oynamasına bağlayın ister hakemlerin başarısına; son yıllarda izlediğim maçlar içerisinde en iyi yönetilen maçlardan biri oldu. Hakem arkadaşları kutluyorum.

ODTÜ’den bahsetmeden önce, kısaca rakibe de değinmekte fayda var. Boğaziçi kadrosu ne kadar gençti, kaç tecrübeli oyuncuları vardı bilmiyorum kadroyu ama gençler (eskiler varsa alınmasın, muhtemelen kadronun en az %70’i benden yaşça küçüktür, kalanlar da kendini genç hissetmese oynamaz) oyunu biliyor. Faul yapmadan temiz oynamanın yanı sıra kural bilgilerini ve doğru zamanlamayı genel olarak iyi yaptılar. Daha da fazla övmeyeceğim bizi yenen takımı :)

Madem Boğaziçi diyorum hala, tribüne de laf etmeden geçemeyeceğim. Tribün eğlenmek içindir. Takıma destek içindir. Ama Türkçe’yi de güzel kullanmak lazım. Sevgili Boğaziçili taraftar arkadaşlar. “Bir sevgilim olsa, bilmem nereli olsa (polemik olmasın diye sansürledim; hedef ODTÜ değildi keza), bir koysam Sultan olsa” şeklinde takımınızı desteklerseniz, benim gibi geyik muhabbetini seven biri çıkar; “bu sahadaki Sultanlar koyulmuş bilmem nereli mi?” diye sorar. Yine alt yazı geçmeden edemeyeceğim; amacım laf sokmak filan değil, yanlış anlamayın. Ama kendinizle çelişiyorsunuz. Ben Sultans formasıyla sahada olsam bu tezahürata bozulurdum kendi adıma.

Gelelim ODTÜ’ye. 3 hafta önce İstanbul AFK karşısında seyrettiğim ODTÜ ile pazar günü seyrettiğim ODTÜ arasında uçurum vardı. Cavaliers maçında çok kızmış hatta üzülmüştüm. Bana maçı soranlara son yılların en kötü ODTÜ oyununu gördüm demiştim. Ama bu hafta cidden toparlanmış gördüm takımı.

Maçta iki takımın da sayı yaptığı pozisyonları çıkarırsak zannediyorum çok dengeli bir istatistik vardır. Oyun olarak iki takımda birbirini ezemedi. Skor nasıl bu kadar farklı oldu derseniz, ODTÜ’de bireysel hatalar hep kritik yerlerde yapıldı. En basitinden, ikinci yarının hemen başında çok başarılı giden drive, fumble ile bitti. Boğaziçi kaptığı topla başlattığı drive sonucunda TD buldu. Birkaç kez red zone’a kadar gidip eli boş dönen ODTÜ (burada Boğaziçi savunmasının da hakkını vermek lazım) ilk yarıda açılan farkı kapatamayınca maç da farklı bitti.

Puan durumunu filan incelemedim ama bildiğim kadarıyla ODTÜ üst sıralar için havlu attı. ODTÜ oyuncularına artık kalan maçlarda kafalarını oyuna vererek tadını çıkartmalarını öneriyorum. Herkes aynı anda ne yaptığını bilerek oynarsa önlerinde kazanamayacakları maç yok.

Bir de yerlerinde olup ODTÜ formasıyla tekrar sahaya çıkmak için neler verebileceğimi bilseler…

No comments: